30 Aralık 2009 Çarşamba

2009 raporum ~ öğrendim.

Yapmiiicaaam yapmiiicaaam diye kendimi sıkarken yılbaşna 1 gün kala kendimi tutamıyor ve 2009'u kendi gözümde değerlendiriyorum.

Geçen yılbaşında, yeni yıl arifesinde herşey mümkündür diyordum kendim için, kalbim için bi sürü dualar edip burç yorumlarının da gazıyla 2009un benim senem olmasını diledim durdum. Yılbaşı gecesi bekledim durdum. Küçük cocukların Noel babayı bacadan beklemesi gibi birşeydi bu ama fark etmediğim bir şey vardı; bizim evin bacaları kapatılmıştı. Anlamam geç oldu.

Ocak ve şubat benim için gerçekten zorlu geçti. Bitmeyecek sandığım depresyon ve teenager kafası o kadar abartılmıştı ki içimde kaptırmış gitmişim. Taa ki 2 şubata kadar. 8 gün sonraya başlayacak süper bir ilişkinin ilk belirtileriydi. (:

10 şubat benim için bir milat. Çağlar <3

Okul, dersler, istanbul, sevgili arasında koşuşturup giderken herşeyi yerli yerine oturmaya herkesin gönlünü hoş etmeye her zamanki Seda olmaya çalışırken birden anladım ki bazen gerçekten bi seçim yapmam gerekiyormuş. Yaptım da. Hayatımda ilk defa hata diyerek başladığım birşeyin hala daha süpersonik bir şekilde devam ettiğini ve öyle devam edeceğini bilerek yaşıyorum (AMİN)

Her ne kadar onları anlamasan da her ne kadar onlarla aynı frekanstan olmasan da insanların yanında belli kalıplara girmem gerektiğini öğrendim.

Bir çok kıza göre odun olduğumu öğrendim. (: ahaha.

Bloga yönelmenin bana iyi geldiğini keşfettim mesela yazabildiğim kadar çok yazı yazdım. Defterlere yazdıklarımın bir çoğunu buraya yansıtmadım ama. Bu sefer gerçekten de ilgi odağı olmak istemiyordum. Az kişi okusun, az kişi bilsin istedim. Sanırım amacıma da ulaştım.

2009'da ciddi düşünmeyi öğrendim.

İnsanların gerçekten günü geldiğinde hayatımdan çıkmaları gerektiğini ruh ikizi kavramının benim için olmazsa olmaz değilmiş bunu öğrendim.

Babamı karşıma çekip ilerde yapmak istediklerimi açıkca anlattığımda beni can kulağıyla dinlediğini gördüm, öğrendim.

Kuzenlerim dışında sülale üyelerimin benim için yaı yarıya boş olduğunu öğrendim. Onlarla konuşma sebebimin annemin ya da babamın kardeşleri olduğu için konuştuğumu öğrendim.

İnsanların kendi yaptıklarına bakmadan beni yargılamalarına o kadar kıl oldum ki, sadece sustum. Doğru günü bekledim. Bir çoğu geldi de. Lafı doğru zamanda söylemenin daha etkili daha koyucu olduğunu öğrendim.

Ben insanları ne kadar çok seversem seveyim onlara olan sevgimi gösteremediğimi bu sene bir kez daha öğrendim.

Demet Akalın ve Ajda Pekkan'a sonsuz hasta olduğumu öğrendim. shfdkjflkfjd.

Alkolsüz temiz bir yıl geçirebildiğimi öğrendim lan ! Ahahaha. (:

Bazı ilişkileri ne kadar sıkı tutmaya çalışırsan çalış bi sefer koptumu bir daha toparlanamadığını öğrendim.

Ailemin sonunda bana güvenip yazın beni evde tek başına bırakıp Evde Tek Başına 4'ü çekebileceğimi öğrendim.

Sevgilimle kalabileceğimi öğrendim.

Artık eskisi gibi para biriktiremediğimi öğrendim. =/

Parayla saadet olmaz diyenleeer uzayda mı ikamet ederler ?! bunu da öğrendim !

Ben onu tanıyorsam o bunu yapmaz cümlesinin de içinin boşaltıldığını öğrendim.

Ya da ben insanları artık tanıyamıyordum bilemiyorum...

Sevgiliye hediye almanın zorluğunu öğrendim. (:

Kredi kartıyla benimde başımın belaya girebileceğini öğrendim. ( bir daha mı !? ASLA ! )

Aşırı sinirli oluşumun hiç geçmeyeceğini öğrendim mesela.

Esra Erol ve Zuhal Topal'ın pabuçları dama atabilecek potansiyelimin olduğunu öğrendim.! Ahahah.

Kimseyi güldürme kaygım olmadığını benim güldüğümü insanlarla paylaştığımı gülerlerse ne güzel diyip kenar çekildim mesela.

İçimde bi yerlerde hala da şarkı söylemek için bastırılamayan o garip duygunun stüdyoya girince bi tarafıma kaçtığını ve sesimi herkesin beğenmesine rağmen benim inatla şarkı söylemediğimi tekrar tekrar öğrendim ! öf.

Meleğimin süper makarnalar yaptığını, cicimin haddinden fazla iyi bir dinleyici olduğunu ve prenses prensessiz cidden okulu ve buraları çekemeyeceğimi öğrendim.

"Abi cidden 2009 kovaların yılıydı be ! " ahahah. İlk defa burç yorumlarının benle örtüştüğünü öğrendim. (normalde pek inanmam.)

Her ne olursa olsun 2009 benden fazla birşey götürmedi. İlerde gülerek anımsayacağım bir çok anım bu senede oldu, BEN BUNU ÖĞRENDİM.

Herkese şimdiden mutlu yıllar !

24 Aralık 2009 Perşembe

2010'a 7 kala.

Şaka maka tam 1 hafta kaldı. ( şu kelimenin ilk harfini atıp yerine "m" koyup ikileme oluşturmaya da ben tav oluyorum ya neyse. khfkdjfdkf )
Herkes planın nedir ben şurda bununlayım, ben ailemle falanca yerdeyim laflarından sonra ben ilk defa bir yılbaşı ailemi atlatabildim ve bu yılbaşı kafamın doğrultusunda sevgilimle birlikte olacağım. Annemin zorla İstanbul'a gel çemkirmelerine son verip Tekirdağ'da sevgilimle ve arkadaşlarımla olacağım. nihohaha.

Gecikmiş 1. yıl yazısı.

Tam 2 gün önce blogger'da 1. senemdi. Yazmaya kısmet olmadı.
Tamamen içimdeki pöykürmek amaçlı ve ilk başlarda benim için " kasvetli " yazılar olsa da sonradan silkenelip kendime gelip aşkın da etkisiyle daha cici ve kendimce komik, eğlenceli yazılar yazmaya çalıştım. Benle aynı dönemlerde bloga başlayıp takipcileri yüzleri geçenlere imrenip kendi 33 kişilik mini izleyicimle sevgi doldum.
Bu güne kadar bloguma uğrayan, üşenmeyip yorum bırakan, takipten sıkılmayan herkese herkese teşekkürler.
Ayrıca Bengü eşliğinde, kocaman kocaman öpüyorum. slkfdljd.

14 Aralık 2009 Pazartesi

geçmişten içsesler. vol.1

İnsanların "ne mal" olduklarını gösterme çabalarını gözüme gözüme sokan Tanrı'ya teşekkürler.

12 Aralık 2009 Cumartesi

Babama.

Dün yazdığım blogun sonuna babamla alışveriş yapamayacağımdan dolayı hissettiğim şeyleri sert ama olabildiğince içten yazmıştım.
Bu sabah kahvaltıda halimi görüp, bugün için canın sıkkın dimi diye sorup amaan salla olay varsa var gideriz kızım sen hazırlan diyen babamla kendimi Taksim sokaklarına attım. Uzun zamandan sonra babamla beraber bişeyler yapmanın haklı mutluluğu içindeyim.
Çocukluğumdan beri babamla çok fazla muhabbetimiz, birlikte çok fazla anımız yok. Onun kendi içerisindeki otoritesi benim kendi içimdeki utangaçlıkla birleşince iyiden iyiye konuşmuyoruz. Konuşmuyoruz dediysem hiç konuşmuyoruz değil. (:
ikimizde ilk adımı hep karşı taraftan bekliyoruz.
Babamın annemden daha anlayışlı olduğunun farkındayım.
Sevgili konusunda annemden önce babama söylediğim doğrudur.

ben : 20 yaşındayken sevgilin vardı dimi baba ?
babam : Eh tabii ki görüştüğüm insanlar vardı.
ben : Benimde olabilir yani artık dimi ?
babam : 20 yaşındasın, olmazsa bi sorun vardır demektir bence.

Çok matah bir konuşma değil evet biliyorum ama artık aileme "sandığınız küçük Seda değilim, biri var ve gerçekten çok seviyorum anlayın." demenin en kestirme yolu buydu. Ve babamdan onay almıştım bi nevi. Belki de o yüzdendir şimdiki ilişkimin diğerlerine göre daha sağlam gitmesinin sebebi.
Aynı şeyleri anneme sorduğumda verdiği ters tepki süperdi :
annem :Herkesin sevgilisi olabilir Seda. Ama senin ASLA.
ben : Neden anne ?
annem : çünkü ben istemiyorum. Küçüksün sen.

Babamın bu konuda annemden daha anlayışlı olması daha güzel.

Söz konusu babam olunca aklıma o kadar çok şey geliyor ki. Anlatınca aslında çok basit şeyler ama benim için o kadar güzel ve ince nüanslar ki bunlar.

Geçen sene eylülde üniversiteye kayıt için Tekirdağ'a gidip bir sonraki İstabul otobüsünün 10da olduğunu öğrendiğimizde hiç bilmediğimiz bi yerde tam 3 saatlik zaman diliminde ordan oraya ordan oraya dolanıp bana gençlik anılarını anlatması, ilk kokoreçi babamla yemem, uzun uzadıya yaptığı o "büyüdün kızım." konuşması...
Saçma belki bunlar ama benim için özel, benim için çok özel ve o benim ilk aşık olduğum adam.
BABAM.

Bugün tam 50. yaş günü.
Seni kocaman seviyorum reis. (:

11 Aralık 2009 Cuma

yaratıcılıktan tamamen uzakta

İçimde bastıramadığım yazma arzusu.
Amma velakin aldığım notlarla ne demek istediğimi ben bile anlamadım o yüzden random takılalım her zaman ki gibi.

Vizeler biter, bir kaç gün daha Tekirdağ il sınırları içerisinde sevgili ve en yakın arkadaşlarla takılırır ve eve gelinir. Ev gibisi yok ayrıca.

Vizelerden daha kötü bişey varsa o da sonuçları beklemek. Eziyet gibi tek tek veriyorlar. Sonuçlar gayet başarılı ama. (:

4 gündür sevgilimleydim. Pek güzeldi. Hayır bu sefer yazmayacağım hiç birşeyi. hohoo (:
En yakın arkadaş, sevgilisi, sen ve sevgilin. 4 kişi, 4 gün. Bir filmlik malzeme çıkardı emin olun.

Bu akşam bir kez daha anladım ki okuduğum hiç bir kitabın filmi beni SARMIYOR !
Hayır, hala daha New Moon'u izlemedim. Televizyonda HArry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı vardı. Ona takıldım kaldım.

New Moon'u en azından Jacob'un kasları için izlemelisin ! diyen kız arkadaşlarıma selam ederim.

Yılbaşına 2 hafta falan var, annem şimdiden; " Bu yılbaşı evdesin dimi ? " demeye başladı. 20 yaşındayım 20 senedir her yılbaşında evdeydim. Bu sene Tekirdağ'da arkadaşlarımla olacağımı anlamış olacak ki, " yok ben orda arkadaşlarımla olcam diyorsan topla onları da getir."
OLDU annem BAŞKA ?

Anneme çemkirmeyi sevmiyorum ama o da beni zorda bırakıyor.

DTP'nin kapatılmasıyla ilgili konuşmama gerek yok. İnternet ortamında apolitik bi insanım. Ama tek diyeceğim;
Bunca ay babamla alışverişe çıkmayı bekledim, babam hafta ortası aradığında alışverişe çıkarız kızım ne zamandır beraber alışveriş yapmıyoruz Taksime gideriz.
Dediğinde mutluluktan uçan ben, bir takım ezikten oluşmuş bir partinin kapatılmasını olay yapan insanların yarın Taksimde toplanacağını bildiğim için bu durumdan mahrum kalacağım.
Kapitalistsin Seda, duyarsızsın Seda, alışveriş delisi olmuşsun Seda vs. gibi cümlelerinizi lütfen ama lütfen bi tarafınızda saklayın. En son duymak istediğim şeyler ziraa bunlar...

Konsantrasyon sorunu yaşıyorum. Şu ara gayet net anladım.

En sonunda frp oynadım ya benden mutlusu yok.

Unutmadan, 2 gün önce tam 10 ay oldu. (:

Şimdilik bu kadar.
İyi geceler efenim.

30 Kasım 2009 Pazartesi

01:21

Ders çalışırken sıkılmayan, saatler boyu aralıksız ders çalışabilen insanlara şaşırmakla beraber imreniyorum hatta bazen KISKANIYORUM !

Esenlikler dilerim efenim.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Kelimeler kusuyorum belki de vol.1

Bir şeyin ya da bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındasın, değiştirmeye çalışmadığın gibi hala daha yayıyorsun herşeyi. Çaba gösterme yok. Sadece ele güne yapıyormuşsun gibi gösterme telaşı. Herşey göstermelik, herşey yalan. Sadece susuyorsun. Belki de büyüyorsun.

"Suskunluk, yetişkinliğin özelliklerindendir." ( F. Kafka. )

27 Kasım 2009 Cuma

Up ~ Sonunda izledim ya benden mutlusu yok.



Up, Yukarı Bak filminin fragmanını tee Buz Devri 3 de görüp, çıkması için deli gibi bekleyen okuldu, araştırmaydı, projeydi derken bir türlü gidemeyen bendeniz bugün muradına erdi.



OH BE !



20 Kasım 2009 Cuma

gözü kör olasıca vizeler.

Öbür üniversiteleri takip etmedim ama sanırım en kötü vize takvimine ait okul benim okul. Namık Kemal Üniversitesi; selam olsun sana.
Sınav takvimini hazırlayan ve okuldaki en sevdiğim hoca olan Hüseyin hocamın savunması süperdi : Sizi düşündük çocuklar. Bayramda ders çalışmış olursunuz.
Şöyle ki sınavlarımız 23 kasımda başlıyor. 25 kasım 01 aralık arası bayram tatili 02 aralık - 06 aralık arası sınav. Evet hafta sonrası sınavlarımız var !
Sınıfta hatta ve hatta okulda şu son 10gündür aynı espri dönüyor; Hocam ders mi çalışalım el mi öpelim ?
Sınav vakitlerinin en kötü yanı fotokopiler. Fotokopilere verdiğimiz parayla ciddiyim bir aile geçinirdi ya. Ahaha.
Pazartesi günü kazık soruları ile ünlü pek sevgili Özlem hocamın "yönetim ve organizyon" sınavı var. Hatunun ne denli kazık soracağımı bildiğim halde zerre umrumda olmadığı gibi inatla başka sınavlara çalışıyorum. Allah sonumu hayretsin.
En kötü şeylerden biri, alttan dersimin olması. Sırf hoca değişikliğinden dolayı sabahın 8 buçuğunda ders tekrarına gidicem. ( 8 buçuk sabahın körü demeyin nolur, 2. öğretim olup gece 11de dersten çıkınca sabah 8 buçuk sabahın körü oluyor. )
Zorlu, uykusuz, stres dolu, bol neskafeli haftalar beni bekliyor.
Kolay gelsin.

15 Kasım 2009 Pazar

choke - tıkanma




Evet haddinden fazla geç izledim, biliyorum ama kitabını okuyup izlemenin daha yararlı olacağını düşünmüştüm. Genelde şu vakte kadar kitabını okuyup sonrasında filmini izlediğim hiç bi filmi beğenmedim. ( pek bana has bi durum değil sanırım bu. insanın hayal gücünün ötesine gidemiyor kimse. ) Okuduğum Chuck kitapları arasında belki en az etkilendiğimdi ama Chuck Palahniuk dedin mi bende akan sular duruyor be abi. Neyse filmden zaten bi beklentim yoktu. Bu kadar beklememin bir sebebi de okuduğum olumsuz yöndeki eleştirilerdi.Haksız da sayılmazlar 1 buçuk saatimi yedi film. Bir sefer kitapla pek alakası yok. Kitabın omurgası alınmış üstüne film çekilmiş. Kitabı okumayanlar anlayıp süper bir ana fikir çıkardılarsa helal olsun hayal güçlerine, anlama yetilerine derim. Filmin bazı yerleri ucuz kısa film tadında ve dandik oyunculuktaydı ki Allah'tan tüm film boyunca yoktu. Hani Denny'ye otobüste yer veren insanlar ? Hani Victor'un İsa ne yapmazdı ? söylemleri ? Hani Victor'u linç eden insanlar ? Ve daha bir çok kare.

Chuck yarattığı karanlık dünyada adamın gerçekten İsa klonu olduğunu düşünecek hale gelmiştim. Filmde o kurgu da. Vaktiniz bolsa, inatla izlemek istiyorum derseniz buyrunuz efenim.

Son olarak;
Bazen başlamanın en iyi yeri, başlangıçtır. İlk yol, kaybettiğin yeri hatırlamaya çalış.

iyi seyirler.

02:25

Saçma sapan vize takvimim ve araştırma ödevimle başım belada. Araştırma konum aslında memleketimin 50 yıldır çözemediği, kör düğüm haline gelmiş olayı, Avrupa Birliği. Gel gelelim bu günce konu (avrupa birliği ve Türkiye ilişkileri) başıma bela olmuş şekilde. Bir yandan bununla uğraşıp bir yandan da vizelere çalışmak oldukça sıkıcı. Ve itiraf ediyorum ki araştırmam yüzünden 20 yıllık yaşantım boyunca gitmediğim kadar çok kütüphaneye gittim. Kaynakları tamamlayıp onaylatmam için son 10 gün. Sonrası daha zor olacak, biliyorum.

Okuyup okuyup yorum yazmaya çekindiğim blogların listesini yapsam şaşırırsınız.

Madde madde yazmayı aslında sevmiyorum, ama Tekirdağ'dayken haddinden fazla blogu ihmal ediyorum. Hiç hoş bi durum değil.

Kitap fuarına büyük ümitlerle gidip 3 kitap alıp döndüğü için tüm gün ağlamaklı dolaşan insanlar tanıyorum.

İlçesindeki insanlar kültürle iç içe olsun kitapların arasına girsin alsın okusun en azından fuar nedir ne değildir görsün diye çabalayan belediye başkanları da tanıyorum mesela.

Dersi anlatamadığını tokat gibi çarpınca "haddini aşıyorsun sanırım atılmak istiyorsun." diyen öğretim görevlileri : Selam olsun size.

Gecenin bu saatinde sıkıntıdan patlarken ne yapacağını bilememek.

1 Kasım 2009 Pazar

Büyümüş de küçülmüş.

Dün akşam yan komşunun 5e giden kızı geldi. Cimcimenin canı sıkılmış. Gelebilir miyim dedi eh gel dedim. (kendime şaştım. çoluk cocukla muhabbetim yoktur genelde ne konuşacağımı bilemem çünkü.) Hatun küçüklüğün verdiğini tatlılık ve yaşına göre fazla zeki. Göz dolduran özellikler tabi bunlar.Bilmiş şey. Sıkılıyoruz. Ona izletebilecek filmler yoktu arşivimde. Dünkü yağmurdan dolayı mıdır bilinmez akşam bikaç saat netim yoktu cimcime de bu vakit gelmişti. Net olsaydı çizgi film izlerdik dedim. Sorun değil ya dedi. Televizyona bakalım bari dedim. Ben pek televizyon izlemem dedim. Şaşırmış bir halde, "neden?" dedim. Bilmem televizyon aptl makinesi hep aynı diziler dedi. İzlediği bikaç çizgi filmden bahsetmeden edemedi. Sonrasında kucağımdaki laptopa göz atarak, fotograflara bakalım mı dedi tamam dedim. Okul arkadaşlarımı gösterdim prenses prensese bayıldı, sevgilimi gördü soru yağmuruna tuttu. Sonra son karede arkadaşlarımla sevgilimi ve masanın üstündeki paket paket sigarayı görüp, " yoksa senin sevgilinde sigara kullanıyor mu ?" dedi yoo dedim ister istemez oh oh iyi, sigara içen biri zaten senin yanına yakışmaz dedi büyük teyzeler edasında.
Neden anlattım bilmiyorum ama cimcime çok tatlı.

hadi ordan zibidi seni.

Zibidiyim ben ayrıca.

bu sabah yağmur var istanbul'da

Ben ki yağmurda yürümeyi seven ben , bugün söve söve bir hal oldum.

Efenim tez niteliğindeki araştırma ödevim için son bikaç gündür kütüphane kütüphane dolaşan ben, bugün Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü’ndeydim. Oraya varabilmem bir hayli zor ve ıslaktı.
Cevahir avm’nin önünden servis araçlarının kalktığını öğrenince eh bari ordan bineyim diye kendimi önce cevahir’in önüne attım. Lakin Cevahir’in önündeki belediye zamazingosundaki eleman ilerideki binada durmamı, ilerdeki binanın önündeki ispark elemanıysa geldiğim yere dönmemi söylemesi ve artan yağmurun etkisiyle kendimi bir taksinin içine sövererek binerken buldum. Şöför bey amcaya, Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü diyip yağmura sövmeye devam ettim. Aslında berekete sövmek pek benlik bi durum değil, aslında suç onun da değil; İSTANBUL TRAFİĞİNİN ! Tamam anlıyorum herkesin bi cumartesisi var. Pazar günleri bi çok yer kapalı ertesi gün pazartesi sendromu var falan falan diye kendilerini cumartesileri sokaklara atıyor ama be mübarek insanlar yağmur yağıyor ! Gidin evinizde oturun ne bileyim film izleyin, kitap okuyun, temizlik yapın, ağda yapın, bu yağmurda sevişin ne bileyim işte evde yapılabilecek bu kadar etkinlik varken neden kendinizi sokaklara atıyorsunuz he neden ?! İşte bunlar aklımdan geçerken bir de baktım ki kuştepe semtine ulaşmış bulunuyoruz ama bildiğin küçük dar sokaklar belki ayıp olacak ama işte “ kenar mahalle.” Yağmurunda etkisiyle daha da sevimsizleşen sokaklara bakarken şöför bey amca gözümdeki korkuyu görmüş olacak ki,
-Kenar mahallede özel üniversite yapmak nasıl bir mantıktır bilmiyorum ama yolumuz az kaldı merak etmeyin.
m ama yolumuz az kaldı merak etmeyin.
Dedi. Sahiden de böyle kel alaka yerlere üniversite dikip sonra da, “ efenim kenar mahallelere sıcak para akışın, fakirin zenginle kaynaşması, alın verin ekonomiye can verin.” Gibi savsataları kim yiyor ki ? Burdan araziyi ucuza kapattık demek zor tabii. Onlar da haklı. Neyse.
Ben bunlarla söylenirken içimden bir de baktım ki gelmişim bile. Taksiden inmemle artan yağmura bikaç kez daha sövdükten sonra kendimi okulun kütüphanesine attım. Derdimi kütüphane görevlisine anlattıktan sonra kitap araştırması için pc başına geçtim kii arkamdaki bilgisayarlarda oturan 2 tane özel okul bebesi mal – üzgünüm bu tabiri kullandığım için- kütüphanede olduklarını unuttuklarından mıdır yoksa mekan bizim yea gibisinden düşüncelerinden midir nedir gülüşürlerken ve ben gene söverken kütüphane görevlisi cici bayan bunları uyarınca benim içimin yağları eridi. –suratlarını mosmor görmek süperdi ahaha.-
Aradığım kitapları bulduktan sonra fotokopi çektirmek için bi diğer uçtaki kantinin alt katına doğru bi yandan kitapları ıslandırmamak için saklamaya çalışan bir yandan da rüzgardan savrurmamaya çalışan bir pembe saçı hatun görürdü. Çok entresan bir şekilde kütüphanenin içinde fotokopi makinesi yok. Weba boş durur mu bu duruma da sövdü. Ahaha.
Kütüphane işim bittikten sonra kendimi, kuzeni görebilmek için Cevahir’e attım. Dolanıp dururken ve kuzenle az muhabbetten sonra yalnız kalan ben; o an yanımda olmayan sevgilime kızdım, “ hadi be kızım/olm ben buradayım kop gel.” Diyebilecek arkadaşlarımın olmadığı için kendime saydım, hala daha yağan yağmura sövdüm ve kendimi metroya attım.
Uzun zamandan sonra bu kadar süre tek başıma kalmamım benim için pek de iyi olmadığını tekrar anlayıp; salla be kızım benim kimseye ihtiyacım yok diyerek eve geldim.

18 Ekim 2009 Pazar

Haber Paketi.

Sanırım bu vakte kadar Galatasaray'lı olduğumdan daha önce hiç söz etmedim. Fırsat olmadı sanırım. Evet, Galatasaray'lıyım ( Alkışları duyar gibi oldum bi an. sjfdlkjfldg)
Futbola olan ilgim şu son 2 senedir her ne kadar istesem de eskisi kadar içli dışlı olamamakla beraber değil maç izlemek maç günlerinden bile bihaberim. Geçen cep telefonuma gelen mesajla bu laneti kırmak istercesine Galatasaray haber paketine üye oldum. Dıt bıt gelen mesajlara karşı takmlara mensup arkadaşlarım ve dersi bölmemle hocalarım sinir olsa da ben halimden acaip mutluydum. Taa ki yarım saat öncesine kadar. Son gelen mesaj:

Yeterli kontorünüz bulunmadığından haber paketi üyeliğiniz iptal edilmiştir.


Uzun lafın kısası durum bundan ibadet sevgili blog.

Canım sıkıldı. Bişeyler hep engel oluyor içimdeki futbol aşkıma.

Neyse artık bikaç gün sonra kaldığım yerden devam ederim ben de haber paketine ne yapayım. ödgfhdkghjfkg

17 Ekim 2009 Cumartesi

İlişkiler üzerine.

Öncelikle şu konuda anlaşalım ki ilişkileri bozan -her zaman- o iki kişi değil araya giren 3.tekillerdir. (cümleye gel) Beni anladığınızı umarak yazıya devam etmek isterdim ama yapamıyorum; tek diyeceğim :

LÜTFEN !

Ya hayatımında 2. tekil olarak kalın, her türlü muhabbetimizi yapalım edelim, benle bir sorun olunca " aracıya " değil bana gelin
Ya da
hayatımda 3. tekil olarak kalın ve sokaktaki insandan farkınız kalmasın.
Açık ve net değil mi ?

Şimdi dağılabilirsiniz.

come back be anam.!

Tamam biraz abartmış olabilirim yazmama konusunda bak ama sonunda geri geldim ! Ne mutlu sana !
O kadar çok şey var ki. Öncelikle OKUL !

Sanırım bu sene sevgili okulum beni haftasonları İstanbul'a göndermeyecek. Cumaları dersim 9da bitiyor ! Diğer günlerde 11de dersimin bittiği zamanlarda var ama hiç biri cuma kadar sıkmıyor. İnsanı okuldan soğutuyorlar. İkinci öğretim olmanın kötülükleri işte.

Peki ya bir senedir dersini almak için sabırsızlandığım hocanın dersini çok yavan ve sıradan anlatmasına ne demeli ?! Ben ağlamayayım da kim ağlasın a dostlar ?

Peki ya okulum öğrenci kimlik kartı rengi olarak bu sene camii yeşilini seçmesini kim açıklayacak ?

Bütün derslerimin fazla sözel olması ?! Tamam süpersonik bir sayısal zekam yoktur itiraf edeyim, ama bu kadar sözel de beni sıkıyor, ciddiyim.

Bu kadar okul faslı şimdilik yeter.

Şu 2 haftada toplamda 3 sefer hasta oldum ayrıca. Tanıyanlar bilir sene de bi bilemedin 2 sefer hasta olurum o da küçük bir boğaz ağrısı ya da günü birlik grip. Ama bu sefer hayatımda ilk defa " abiğğ sanırım ölüyorum ya." dedim. Sevgili prenses prenses ( canım oda arkadaşım, okuldaki daimi dostum ) ve alnıma koyduğu o bezler olmasa sanırım ben bu satırları yazamazdım. Hayatımda ilk defa o kadar çok ateşim çıktı. Neyse şimdi iyiyim.

Prenses diyince aklıma ne geldi. Geçen gün arkadaşlarla Yemekteyiz'i izliyoruz, - evet burada Yemekteyiz'i izleyecek kadar sıkılabiliyoruz bazen.- hatunun biri vardı. O nasıl bir sarıdır o nasıl bir ağız yapısıdır derken hatunun adının PİRENSES olduğunu okuduk ! Pirenses ne lan ?!

Bloga uzun süre bakmayıp, baktığım zaman da sevdiğim bloggerların bir sürü yazısıyla karşılaşmak, PAHA BİÇİLEMEZ !

Valla birşeylerden elini eteğini çekmek süperde ben sanırım biraz fazla abartıyorum bu durumu. Gelen tepkiler bu yönde...

Ve ve ve - kendime not olsun bu- bir daha adını sanını duymadığım, hakkında en ufak bir eleştiri yazsını okumadığım bir kitap daha alırsam 2 olsun ! "kuz, ben bu kitabı alıyorum; beni çeken birşey var." Evet öyle bir çekti ki kitap okuyamıyorum.

Mucuk.


p.s : Son olarak, benle aynı blog temasını kullananlara sinir olmaya çalışıyorum ama kendime özel blog teması yapamayacak kadar üşendiğim için kendime daha çok sinir oluyorum

4 Ekim 2009 Pazar

~weba

Blog takip etmek, takip ettiğim bloglara yenilerini eklemek şu ara blog yazmaktan daha keyif verici bunu anladım.

Biraz daha nadasta kalıp sonra kafamdaki süpersonik konularla geri gelicem. Beni bekleyin anacım ! baaaay.

23 Eylül 2009 Çarşamba

yaz.

Ve benim için yaz bitmiştir arkadaşlar.

Yarın Tekirdağ’a kayıt yenilemeye gidiyorum. İlk haftanın boş geçeceğini bile bile sadece artık evdekilerde bunaldığım için erkenden gidiyorum.
Şimdi dönüp baktığımda hayatımdaki en güzel yazın bu yaz olduğunu söyleyebilirim.
Tatilde hiç yapamacağım bir çok şeyi yaptım.
Bir gurme gibi seçici ve herkesin yemeğini yemeyen sevmeyen babama yemeklerimi yedirebildim mesela.
Hayatımda ilk defa 15gün evde tek başıma kaldım !
Babam en yakın arkadaşımın doğum gününü evde kutluyoruz sanarken ben, bir yanımda en yakınlarımı bir yanımda sevgilimi alıp sabahın bilmem kaçına kadar Taksim’de dolandık, mesela.
Kendi evimde kendi odamda kendi yatağımla sevgilimle uyuyabildim.! Bunu değeri paha biçilemez.
Hayatım ilk defa bir arkadaşımın evinde 2 gece kaldım.

Hayatımdaki en güzel ve en özel yazı geçirdim ve yaz benim için “yarın” bitiyor.

P.s : Laptopu götürmeyeceğim için bi süre kendi iradem ve isteğimle nete girmeyeceğim. Geldiğimde blogları okumaya devam. (:

18 Eylül 2009 Cuma

03:01 -Blogger sana noldu ?! -

“ ne kadar az bilirsen bilmek istemediğini o kadar az incelir derin, o kadar az incinir kalbin.”

Son zamanlarda küçük bir çocuk edasında kıyaslar olmuştum bazı şeyleri bazı insanları. Küçük bir çocuk edasında diyorum çünkü gerçekten ve gerçekten yaptığım bu şey haset, kıskançlık ya da sinir olmaktan değil sadece gıpta etmekti. Ama her zaman ki gibi gene bişeyi unutuyordum, bir atasözünü ‘içi seni dışı beni yakar.’ Gerçekten de öyle. Gıptayla baktığın her konuda mükemmel gözüken bir ailenin zamanında ne derin yaralar alıp da bugünlere zorla geldiğini ya da en yakının hayata ve hayatına en çok yakışan insanın en büyük psikolojik sorununun altında neler yattığını.
“of hayat çok acımasız, oo shit.” diye ergen cümleler kurmayacağım hayır. Bu dünya tezatlıklar üzerine kurulu bunu biliyorum. Ve tek bildiğim -bu gecede bir kez daha kanıtlanmış olsa da- ne kadar tezat dolu olsa da son derece şanslı olduğum.


Efenim gecenin 3'ünde yazdım, düzenledim hadi bloga koyayım derken gene bi şoka uğradım : Blog açılmıyor ! Dnslerle uğraşmak bana göre değil, zira ne zaman hangi site için dnsi değiştirsem başka siteler giremiyorum vs. vs. Bugünde bu vakte kadar aynısı oldu. Ne bloguma ulaşabiliyorum ne de takibinde olduklarımı okuyabiliyordum. Düzeldi ve umarm bi daha bozulmaz.

P.s : Ces, okuyamıyorum seni bişeyler yap. Sıkıcı bir durum bu.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Dün gece.

Bir hayalle ilgili %1lik de olsa bir gelişme kaydetmemin ne demek olduğunu, bir hayali ne kadar uzun zamandır gerçekleştirmeyi isteyip de gerçekleştiremeyenler bilir.
Kimisi için gayet kolay ve sıradan olan bir şey kimisi için o kadar uzak ve mükemmel gözükür ki artık olmayacağını ya da beklediği onca zaman kadar beklemesi gerektiğini bilir.
Benim için bu akşam öyle bir şey oldu ki artık dualarımın arasına ekliyeceğim onu. Ve bekleyeceğim. Çünkü beklersem ve istersem olur, biliyorum...


Gece 2'de yazmıştım. Blogger'a erişemediğimden dolayı şimdi koydum.

5 Eylül 2009 Cumartesi

bu gün.

- Sevgilimle süper bir gün geçirdim. Darısı tüm sevgilisi olup da güzel gün geçiremeyenlere ya da sevgilisi olmayanlar. höhöhöh.
- Efenim bugün sevgilimle Taksimde doolaşırken, Taksim gezi parkında Ramazan için açılan bişey var ya. -ismi her ne zıkkımsa bilmiyorum ama çok güzel şeyler var gitmediyseniz gidin derim ben- Orada olanırken Ebru yapan bir adam vardı. İsteyenlere ebru yapmayı gösteriyor, yaptığın ebru da senin oluyor falan çok hoş. Vakitm olsaydı babam için ben de bitane yapıcaktım. Bikaç gün içinde gidip ben de yapıcam. Babama güzel süpriz olur. Bayılır ebruya. (:
-Bu akşam eve gelince dün akşam ilk işim çamaşır makinesini çalıştırmak oldu.Banyodan çıktıktan 15 dk sonra bir şıp şıp şıp sesi. Hayır umduğum şey olmamış olsun diye gittiğimde, çamaşırları nasıl attıysam makinaya hiç dikkat etmedim kapağına bakmaya makinenin kapağı oturmamış. Banyoda küçük çaplı bir gölet oluşturmadan sorunu kökünden hallettim. Ama inanın o halimi görseniz üzülürdünüz. Hatta acıyıp evlat bile edinebilirdiniz. Durum o denli dramatikti. djgşdfkşgld.
- Efenim malumunuz açık öğretim sınavlarıyla uğraşıyorum, yarın ki sınavı da verebilirim de biter bu stres. Yarınki sınav uzun zamandır gitmek istediğim Adidas outlete çok yakın. Duyduğuma göre o şubede çok daha fazla ürün vardır bakmam lazım.
- Taksim Adidas'ta bugün beğendiğim ve boyutları tam benim istediğim gibi olan çantanın üstünde öküz kadar ADİDAS yazmasa anneme, geldiğinde aldırtıcaktım. Ama o ADİDAS yazısı bildiğin çakma edası katıyordu çantaya. Bu kadar olur. Anne, gene yırttın ! sşklfjsşfs.
- Ve gene bugün Taksim'de dolanırken bir kitapçı buldum ara sokakların birinde nasıl mutluyum bilemezsiniz. En büyük hayallerinin arasında ne var dendiğinde ben hep, yıllar yıllar sonra emekli olup da elimde bir kitapçı açabilecek kadar para olursa kitapçı açıcam derdim; işte ta hayalimdeki bir yerdi. Ordan kitap almak çok keyifli olucak diye düşünüyorum.
- Bugün durum durupken nasıl bir gaza geldiysem kendi çapımda aslında pek de büyük olmayan kararlar aldım. Umarım yerine getirebilirim.
- "Hevesimi kursağımda bıraktın." ya da daha popüler deyimiyle " hayal kırıklıklarını" şu ara o kadar çok yaşıyorum ki, heralde daha önceden de bu kadar çok yaşadığım için artık eskisi kadar koymuyor bana. Üzülüyorum geçiyor. Sonra tekrar tekrar tekrar...

İyi geceler...

3 Eylül 2009 Perşembe

Boş.

Haddinden fazla kendimi boş hissediyorum bu ara. Hiç birşey yapmak gelmiyor içimden.
Kitap bile okumuyorum.
Ev çok boş annemle babamı çok özlüyorum.
Örgün yanında bir de açık öğretim okuyan ve bu haftasonu bütünlemelere girecek olan benim, ders notlarına iyice bakmam lazımken yarım saat çalışıp sıkılıyorum.
Blogları öyle okuyup geçiyorum. İçimden yazmak da gelmiyor. Bunun sebebi blogumla ilgili kötü bir eleştiri aldım sanırım o. Tamam olumlu ve olumsuz eleştirilere tabii ki açığım ama kötü bi anıma denk geldi. "Ayy zaten ben kimse için yazmıyorum kimse okumasın zaten." demek büyük ayıp olur. Az da olsa takip eden görmek o kadar hoşuma gidiyor ki. Neyse.
Anlam veremediğim halde bişeyleri özlüyorum şu ara. - haha merak etmeyin blogun sonunu melankolik bi yazıyla bitirmeyeceğim.-

Mesela annemin yemeklerini. (CİDDİYİM ! )

30 Ağustos 2009 Pazar

3 milyon euroluk helallik.

Öncelikle tık.
Ne kadar doğru bilemiyorum ama okuyunca tüylerim diken diken oldu.

Bir baba nasıl olur da bunları söyler bilemiyorum. Eğer gerçekse gerçekten çok acı. Ölümün her türlüsü insanın içini acıtırken bu şekilce canice öldürülen bir genç kızın babası eğer gerçekten bunları söylüyorsa dünyanın çivisi çıkmış demektir. Helallikler bu kadar ucuzladıysa şeref erdeminden hiç bahsetmek istemiyorum.

Okul açılsın.

Ben ki okulunu sevmeyen, Tekirdağ'a gitmek istemeyen ben, okul çabucak açılsın diye günleri sayıyorum. Ne kadar acaip.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Sosyal mesaj verme telaşı. jfdljslkjslsf

Kendinde en sevdiğin özelliğin ne deseler " Elindekilerle yetinme." derim sanırım.
Buna şükretme, kaderine boyun eğme gii adlandırmayın çünkü bahsettiğim öyle bişey değil tam anlamıyla.
Bazen çoşup hep fazlasını isterken bile elimdekilerin kıymetini bir an bile unutmadım.
Eninde sonunda o istediklerimde vakti geldiğinde ben çabalasam da çabalamasam da oldu zaten.

Neden bunu yazdım ?
Çünkü şu sıra görüyorum ki en yakınlarım bazen sevgilim, bazen dostum, bazen ailem bile elindekilerle yetinmeyi bilmiyor bu da beni deli edebiliyor.
Size tutup şu popüler kitap "Secret"tan alıntılar yapmayacağım ciddiyim ama bir şeyi çok istediğiniz de oluyor sadece sabredin ve sabrederken elinizdekilerin kıymetini unutmayın.


Bu haftaki sosyal mesajımı da verdim mutluyum.
ahahaha.

23 Ağustos 2009 Pazar

Ulaş bana !

Gece gece böyle bir çılgınlık yapasım var.
Kitlelerin bana ulaşmasını sağlamam lazımmış gibi düşünüyorum. O yüzden; her türlü öneri, sıkıntı, dert-gam-tasa, kulak uğurlusu, sinek vızırtısında; YAZ BANA BEBEĞİM ! (:


supergirlweba@gmail.com

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Mimim Geldi (:

Blogunu deli gibi takip ettiğim Ces beni mimlemiş. (:

Tamam mimde kendi payımda var itiraf ediyorum.

Hangi şehirde yaşıyorsun ?
İsveç, İngiltere ve Fransa arasında dolaşıp duran bir ruhum ve İstanbul semalarında dolaşan bir bedenim var. höhöhö.

Mesleğin ?
Mesleksizim ben be abla. Öğrenciyiz işte.

Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın ?
Deftere kağıtlara karaladığım şeyleri benimde insanlarla paylaşmam gerektiğini duyduğum an blogumu açtım. Fazlasıyla yeniyim ama hala daha bloguma alışamadım diyebilirim.

Ne kadar süredir blog yazıyorsun?
Aralık 2008'den beri.

Blogunu hangi sıklıkla ziyaret edersin?
Bilgisayarım açık olduğu her an bloggera bakarım. Ne olmuş ne bitmiş kim ne yazmış diye. (:

PC açıldığında blogunu açmak kaçıncı sıradaki iştir?
Hmmm. Sıralaması değişse de ilk 5 içerisinde olduğu kesin.

Başka bir blog sayfasında görüp aldığın bir şey ya da gittiğin bir yer oldu mu?
Merak edip aldığım kitaplar oldu. Gitmeye heveslendiğim yerlerde oldu ama gidemedim. Ama hep aklımda şuraya gidicem gidicem diyorum; kısmet. Günün birinde olur umarım. (:

Blogunda hangi konularda yazmak seni mutlu eder?
Kendim hakkımda yazıyorum. Yazarken eğleniyorum. Okuyanlarında hoşuna gidiyordur umarım. Ama insanlara bişeyler önerebilsem daha çok mutlu olabilirim sanırım.Bir ara izlediğim bikaç filmi önerdim gayet hoşuma gitti bu durum. Başka bişiler daha önersem mi diyorum bazen. Bu bir yemek tarifi de olabilir, kitap da olabilir. Ama her seferinde içimde bastıramadığım bi ses ' sedaaa yapma ama insanlar bunu biliyordur boşver. ' diyor ve her seferinde vazgeçiyorum.

Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur?
Samimiyet. Kasıntı, melankolik, her an isyan eden, herşeye sahip olduğunu söyleyip de mutsuzluğundan gem vuran insanlarında yazılarını sevemiyorum. Çok güzel yazılar yazan insanlar var. Takibe almaya üşendiğim ama sık sık sayfalarına baktığım bir çok insan, bir çok grup var. Eğlenceli şeyleri okumayı seviyorum, birşeyler öneren bir şeyler öğreten şeyleri mesela yani en başta dediğim gibi samimi şeyleri okumaktan ve bunları takip etmekten zevk alıyorum.

Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsunuz?
Milyonların takip ettiği bir bloga sahip olsam bu fikre sıcak bakabilirdim ama böyle bişey düşünmüyorum. (:

Blog arkadaşlarınla buluşma, bir araya gelme fikrine ne dersin?
Güzel olabilir belki ama şuan böyle bişey yapıp yapmama konusunda emin değilim.

İsteyen herkesi mimleyebilirim. (:

21 Ağustos 2009 Cuma

Tekrar.

Şu ara yukardakiyle çok fazla konuşur oldum.
Delirdiğimi düşünenler olabilir bilmiyorum ama sanırım bunun delirmekle pek alakası yok. Sadece tüm samimiyetimle bişeyler istiyorum ondan ve olsunlar diye gerçekten çok çaba sarf ediyorum kendi içimde.Duyabildiğini bildiğim için de sanırım bu kadar çok tekrar ediyorum. Deneyimlerim isyan etmenin bi anlamı olmadığını gösterdi bana o yüzden sakin ve sessiz bir biçimde olmasını istediklerimi bekliyorum. Ve biliyorum; doğru zaman geldiğinde olacaklar.

16 Ağustos 2009 Pazar

16082009

Meleğimin doğum gününde ilk defa İstanbul il sınırları içerisinde ve onun yanındaydım ya sanırım ölsem de gam yemem. (:
Bi yanımda meleğim ve en sevdiklerim bi yanımda da sevgilim rüya gibiydi diyebilirim.

Yoruldum belki ama olsun.
Değdi.

14 Ağustos 2009 Cuma

Seda artık daha pembe.

İnsan saçıyla ilgili bişey yapmadan önce değil 2, 8-10 sefer düşünmeli arkadaş. En azından ben böyle yapmalıyım. Bugün bir kez daha anladım.
Efenim bilenler bilir geçen sene şubat ayında çoşup saçlarımı abuk bi şekilde kestirip sonrasında da alt tutamlarımı pembeye boyamıştım. ( Hayko Cepkin benden kıskanıp mavi yapt o dönemler dkjfsfksjdkfsflks ) Gel gelelim pembenin her tonunu saçımdaki o enseden inen saçlarıma yaptım. Sıkılmak ne kelime pembe olmak beni haddinden fazla mutlu etmişti. Veee dün akşam. Sıkıntıdan mıdır işim gücüm yok ondan mıdır bilemiyorum dün akşam meleğime giderken oriel aldım pembe saç boyamı da aldm gittim. Ne mi yapıcaz ? Üstteki tutamları açıp saçlarımı öne aldığımda daha güzel bi görüntü yaratıcaz. Yani düşüncemiz buydu. Ama tabii biz orielle açma işlemini pek düzgün becerememizden dolayı boya kafamda bi türlü tutmadı. Neyse Seda yarına halledersin diye yattım. Uyku tutar mı sabahın köründe uyanıp saçlarımı tekrar açtım ! Kopucaklarını bile bile bunu riske aldım ama kopmadılar. Boyadım tutmadılar, tekrar boyadım ağla zırla ama nerdeee saçımda bi aksiyon yok. Tekrar meleğime gittim. Hee unutmadan bundan önce telefonda bi 10 dk sevgilime ben saçlarımı mahvettim kestircem diye ağladım.aksdslfksldsk. Meleğim, kuaföre gidelim dedi kalktık gittik. Kuaförde bişiler yaptı ama sonuç benim için hüsran. Pek umduğum gibi olmadı ama saçlarım ölmesin diye 15 gün beklemek zorundayım. Kendimi teenagerlar gibi hissediyorum. Bi tarafı süper, bir tarafı soluk.Hem de süpe soluk afsdkfjlkjadlf.
Velhasıl kelam 3 kuruş az vereyim amaaan kuaförde gördüm ben yaparım diyip de evde herşeyi denememek lazımmış. Ben bugün bunu öğrendim.

şldjlfjalkadads.
MUCUK.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Neler var.

Şu son bir senedir en çok istediğim şey yeni bir laptoptu ve dün bu istediğim gerçekleşti. Peki sonucunda ne mi oldu ? Sinir sistemim alt-üst bi durumdayım. Bütün gece uğraş, indir yükle kur modunda geçti. Bunları yazarken saat 12:07 ve sadece 2gb'lık müzik arşivimi yükleyebildim. =/
Ben ki sırf bu işlerden dolayı nefret ettiğim için bilgisayarına format atmayan ben nelerle uğraşıyorum. Ama azmettim bugün bitecek bu iş.

Bunun dışında neler var.
-Geçen hafta stajım bitti ama stajdan daha zor olan staj dosyasıyla uğraşmak kaldı başımda. BİRİ BANA YARDIM EDEBİLİR Mİİ ?!
-İş arıyorum.Malum Eylülün son haftası okulum açılıyor ve o vakte kadar ufak tefek işlerde çalışabilirim diye düşünüyorum. Aslında cv'si az da olsa güzel işlerde çalışmış bi deliyim ama kimse sanırım 1buçuk ay için beni güzel bir işe almaz o yüzden ufak, günü birlik ya da haftalık işler arıyorum. Aklınızda olsun ( Sanki blogumu milyonlar okuyor ahahaha )
-Meleğimin doğum gününü kutlayacağız bu hafta cumartesi. Erken kutlamak zorunda kaldık hafta içine denk geliyor diye ve evet ben hala hediye almadım. uf.
-6 ay 2 gün oldu. Çok kısa bir zaman dilimine yılları sığdırabildiğimi düşünüyorum ve bunu yıllara yayıcağımı biliyorum. Ç <3
- Şimdi baktım. Öss yerleştirmeleri açıklanmış. Keşke bay Ç'ye pazartesi yaptığım süpriz gibi o da bana bi süpriz yapabilseydi şu öss'de ama sağlık olsun. Zaten okuyorsun 2. bir atraksiyona gerek yok.
-Günlerdir telefondan, mp3den müzik dinleme eziyeti yaşıyordum resmen müziğe hasret kalmışım. Şimdi keyfim yerinde.
-Babamla yaşamak zor değil ama annemi çok özledim. Tatilini bitirip gelse bir an önce keşke.
-Bronzlaşmış insanlardan hoşlanmamamın sebebi benim bronzlaşamamamdan dolayı değil yapay esmerliği sevmememdendir bu kadar basit. ( cümlede kaç tane "m" var ? adkaşdkadşlad )
-20 yıllık yaşantımın en güzel yazını geçiriyorum çok ciddiyim.
-Şuan bilmem kaçıncı kere Coldplay dinlerken bir kez daha tekrarlıyorum " Tanrı bu adamları lütfen korusun."
-Sabah kahvelerine artık ara vermeliyim diye düşünüyorum şu ara midem pek iyi değil.

Şimdilik bu kadar.
Mucuk (:

2 Ağustos 2009 Pazar

nadas.

Nadasa yatırdım "kendimi". Daha güzel yazılar yazabilmek için.
(:

26 Temmuz 2009 Pazar

Anneme planlar.

Annem tatile gittiğinden beri ev işlerinin ve uğraşılması gereken bir baba bana kaldı. Bazı durumlar dışında halimden memnunum ama bu akşam eve gelince annemi haddinden fazla özlediğimin farkına vardım. Oysaki daha gideli bir hafta oldu. Ve bir şey daha fark ettim. Genel hatlar dışında annemle pek de bişey paylaşmamışım. Bir kaç '' aaa işte annemle şurayı gittik hayatta unutmam.'' ya da şunu yaptık süperdir diyebileceğim anılarım niyeyse çok fazla değil benim için. Süper bir karar aldım; annem tatilden döner dönmez plandığım herşeyi yapıcam annemle.
Bunu yapıcam çünkü ilerki yıllarda daha büyük özlemlerde daha az acı çekmek için.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Papatya.

Şu ara papatya çayına sarmış durumdayım. Papatyanın kuru haline hiç bir şekilde taammülü olmayan ben nasıl içebiliyorum ben de bilmiyorum.
Dün, papatyanın kuru hallerini neden sevmediği düşününce benim için gayet traji komik çocukluk-ilk gençlikanılarım ortaya çıktı. adkaşldaşd.

Orta sona ya da liseye yeni geçtiğim yaz her sene olduğu gibi Sinop'a gittiğimde koca bir poşet papatya toplayıp haftalarca onların iyice kurumasını beklemiştim. Amaç ne miydi ?
Papatya suyuyla saçlarımın rengini açmak hatta sarı yapmak ! ( o zamanlar pembe saç diye bi taraflarımı yırtmıyormuşum doğal takılmaya çalışıyormuşum alşdkaslşdkaşd )
Sonrasında efenim büyük geldi, papatyalar çaymış gibi kaynatıldı duştan sonra iyice saçlarpapatya suyuyla yıkandı. Sonrasında ise hooop kendimi bahçeye öğle sıcağında güneşin altına attım. Amacımı tekrar burda belirtmeme gerek yok diğmiğ ? sdjlksdıfhjksdjfh

Kaç saat güneşin altında yattım bilmiyorum. Ama beyin a.cıklamasının yanında beyin kanaması yaşamama ramak kaldığını gayet net hatırlıyorum. sdklsldkjffkg.
Sonuçta saçlarımın rengi açıldı mı ?
HAYIR !

O günden sonra papatyanın kuru haline kıl olan ben papatya çayıyla birlikte tekrar sevmeye başladım.
Sonuç, en yakın zamanda saçlarımı papatya suyuyla tekrar sarartmaya çalışmak. kfjıdmösdjfhmd (ŞAKA TABİKİ)

Bir ilk gençlik yıllarıma ait anımı sizlerle paylaştım oh rahatladım.
İyi geceler. (:

10 Temmuz 2009 Cuma

5.ay

Gün bitmeden sevgili blogcuk bunu yazmazsam çatlardım.
Bana tam 5 aydır katlanan kocaman bir adam var.
(:

9 Temmuz 2009 Perşembe

Bir garip iç hesaplaşma.

Bu akşam h.i.m.y.m'ın 4. sezonunu bitircektim.
Bitirdim mi ?
Hayır.
Ondan önce kitap okuyacaktım.
Okudum mu ?
Hayır.
Staj dosyam için aldığım evrakları incelicektim mi.
Peki bunu yaptım mı ?
Şaka mı yapıyorsunuz, tabii ki onu da yapmadım.!
Hayır tamam insan en azından birini yapar. Birini akşamına ayırır ben onu bile yapmadım. Çünkü pek sevgili arkadaşım Özge'yle sokakta (!) oturup muhabbet etmek ne alakaysa çok daha zevkli geldi.

Hayatımın şu evresine kadar sokakta kapımızın önünde yakın bir arkadaşımla teenagerlar gibi oturup elimde dondurmayla hem de saat 10 buçuk 11 sularında takılmamıştım.
Pişman mıyım ?
Esasında pişman değilim. İlginç bi deneyimdi yaşadık geçti gitti.
Kendime kızma sebebim bu kadar işim gücüm, ilgilenmem gereken sevgilim hadi hadi hepsini geçtim kendimce yaptığım planlarım varken kaç gündür her seferinde bir plan aksatma bir uyum sağlayamama yaşıyorum.
Sonuç ne olacak bilemiyorum ama sevgili blog yumurta kapıya dayanana kadar böyle devam etmez umarım.

5 Temmuz 2009 Pazar

Pazar.

Bitirirmiş ilk stajın ilk haftasonusu, özlenilen arkadaşlar, sevgiliyle geçirirmiş süper bir cumartesi, Aşkın gözü kördür diye garip bi program, biriken dedikodular, izlemem gereken filmler, okumam gereken kitaplarım, ufak ufak yazmaya başlamam gereken staj dosyam, şuan hala daha uyuyan ve ben daha fazla özlemeye başladığım bi sevgiliyle başlayan bir pazar günü. Günün devamında neler olacağıysa tam bi muamma.
Herkese iyi pazarlar.! (:

30 Haziran 2009 Salı

Stajyer.

Hiç bir atraksiyonu ve yoruculuğu olmayan bir stajyerlik yaşıyorum.
Sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.

Mucuk.

27 Haziran 2009 Cumartesi

Absurdica

Gayet eğlenceli bir site buldum.
Bilmeyenler için paylaşmazsam çatlardım.

http://www.absurdica.org

Amaç, yaptığımız kelime hatalarını ansiklopedik bir bilgiymiş gibi paylaşmak.
Okurken oldukça eğlendim.
Darısı tüm sevenlerin başına.
ahahaha.
Mucuk.

26 Haziran 2009 Cuma

İlk mim'im (:

Blogunu keyifle takip ettiğim http://thecupcakeparade.blogspot.com/ Mrs. Baros beni mimledi.
tamamitirafediyorumbuiştebirazbenimde parmağımvar. (:

- Kullandığım parfüm ?
Wish of Happiness

-Kullandığım Krem ?
Aslında pek kremlenmeyi sevmem kokusu hoşuma gidenler ilgimi çeker. Şu ara vucüt için Avon Naturals nar ve mango kokulu krem beni deli etmekte. (:

-Okuduğum kitap ?
Şu sıra Alacakaranlık serisine takmış durumdayım. 2. kitabı zoraki bitirdikten sonra 3. kitap Tutulma'yı okumaktayım.

-Takip ettiğim diziler ?
Cnbc-e'yi takip eden bir insandım ama bu sene doğru düzgün hiç bir diziye bakamadım. O yüzden bu yaz hedefim sevdiğim dizilerin bütün sezonları bitirmek. Öncelik,
HOW I MET YOUR MOTHER ! (:

Mimlenmek isteyen herkese açık. (:



omegle.com

Blogunda pek bu tarz bişeyler paylaşan bir insan değilim ama denk geldive pek hoşuma gitti.

http://omegle.com/

Konuşmanın 'sen' ve 'yabancı' olarak ilerlediği benim gibi İngilizce pratik yapmak isteyenler için iyi bişeye benziyor.

Çok ciddi bir yazı oldu dimi ?
Tamam baştan alıyorum.

Daha ilk dakikadan bir Türkle karşılaşmakta tam bana göre ! lkdsjsldkf.
Turkey dediğin en engel yeme oranınız %90.
Türkiye ve İslamiyet soruları sizi sizden alabilir. lfkgjklsdlf.
Sanal seks isteyenleri de var gerçekten güzel muhabbet edenleri de var.
Sayfamı düzenli takip edenlerin olduğunu bilsem '' hadi siz de yapın en güldüğünüz ya da ilginç gelen konuşmanızın screen shotını blogunuza koyun.'' mim verirdim.
Ben eğlendim.
Sıra sizde.
(:

25 Haziran 2009 Perşembe

güzel şeyler.

Ben hayatınızdan gittikten sonra güzel bişey olmalı, '' hayatımdan o geçti, iyiki de geçti.'' demek.

2 Haziran 2009 Salı

hep benle kal.

Teoman'ın son albümünden ' Çoban Yıldızı' ne de güzel şarkıdır...
İnsanı sebepsiz yere bunalıma sokabilecek kadar sakin, hüzünlü. Ağlatabilecek kadar dingin ve uzaklara götüren...


hadi al götür beni,
hala benimmişler gibi
evime yurduma
taze meyve tatları yağmurlarında...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

21:18

Olabilecek olasılıkları düşünmek ne kadar canını yakabilirse insanın sebepsiz yere işte o kadar canım sıkkın, ruhum bunalmış halde.



fal baktırıp morali dibe vurmuş insan yavrusu
- evek, bu kadar da manyağım...

24 Mayıs 2009 Pazar

var yok.

Bildiğin gün sayıyorum.
12 hazirandan sonra 2 haftada olsa özgürüm.
Okul yok, ödev yok.

Sonra olaya başka yönden bakınca;
Sabahlara kadar oda arkadaşımla yaran muhabbetler yok,
5-6 kız toplanıp sabahlara kadar atılan kahkahalar yok,
koca bir 1 sene sonra alışılan okul yok,
cumaları erkenden İstanbul'a gelip sevdicekle buluşmalar yok,
ve ve ve 40 gün zorunlu bir staj var.

Gene garip ruh halleri içindeyim.
Ama inatla kendimi seviyorum. (:

19 Mayıs 2009 Salı

Esasında beni çözmek...

ÇOK KOLAY !

Ciddiyim.
Yorgunsam bilin ki ya annemle, ya Aynur Teyzemle ya da halamla alışverişten geldim demektir.
Çenem ağrıyorsa bilin ki Aylinimle gülmekten olmuştur.
Günün erken saatlerinde telefondaysam bilin ki Egemle konuşuyorumdur.
Akşam dışarı çıkmak için hain planlar yapıyorsam yanımdaki Sev'dir.
Mutluysam ve geldiğimde yüzümdeki tüm makyaj silinmişse beni öpmekten kendini alamayan sevgilimle birlikteyimdir.

hayatesasındabenimiçinçokkolay.

17 Mayıs 2009 Pazar

eurovision.!

ahahahaha bence bize kapak olsun.
Norveç'in birinciliği biraz süpriz olsun ama Düm Tek Tek'den katlarca daha iyiydi. Herşey orayı burayı açmaktan, kıvırtmaktan ibaret değilmiş bir kez daha anladık.
Norveç black metal camiasına da fena kapak oldu bu durum bence. lsdkfsişdlfg.
Demek ki neymiş, Norveç'te black metal dışında da güzel müzükler çıkabiliyormuş.

Ayrıca evek şarkıyı söyleyen alexander rybak sempatikti. iflkmdsişlfkgj.
Şarkının sözleri bana hitap etmiyordu ama evek çocuk sempatikti.


neçocukmuşarkadaşdiyeisyanedensevdiceğeselamolsun. (:

15 Mayıs 2009 Cuma

weba'dan acımasız gerçekler vol.1

manita yapmışsn !
diyen arkadaşlarıma,
ay ne diyorsun evleniyorum bile, diyip hönk ! diye bırakmak şu sıra en büyük eğlencem be hafız.
ahahaha.

14 Mayıs 2009 Perşembe

ve weba'nın ilk bahar festivali.!

Sonunda canım okulumun da bahar festivali geldi ve geçti.
Bir çok okul gibi şaşalı, her gün ayrı bir sanatçı çıkmadı ama ilk gün Badem ve Özlem Tekin'le bizi bizden aldı.
Buna da şükür tabii. Ya bir çok özel okul gibi Kenan Doğulu ya da ne bileyim Demet Akalın çıkmadı. Aslında Demet Akalın çıksaydı hoş olabilirdi tabi. sdfkıgjdnzşsldfkg.

çekebildiğim en düzgün fotograflardan birini bloguma koymazsam çatlardım.

mucuk.



1 Mayıs 2009 Cuma

01052009

beni üzen şeyleri unutma konusunda ustalaştığımdan beri hayat daha bir güzel.

22 Nisan 2009 Çarşamba

ya.

şu
sıra
ne
alakaysa
benim
sevdiğim
şeyleri
seven
bazı
insanları
hiç
sevmiyorum.!

ne acaip dimi ?

18 Nisan 2009 Cumartesi

yok öyle bişey.!

Kim demiş Seda, kardeşiyle vakit geçiremez diye ?

sırf daha çok ortak noktamız olsun diye aynı anda frp'ye bile merak sarar. (:
bir yerlerden başlamak lazım hem..

bu nasıl bir ironidir ?!


'' Ben tüketmeden var olamam. ''

Manga'yı pek sevmem. İlk albümlerinden taptığım grup olan Vega'nın gene taptığım şarkılarından biri olan ' İz Bırakanlar Unutulmaz 'ı Deniz'le coverladıkları için sempatim vardı sadece. Ve 12 yaşındaki kardeşim habire dinlediği için şarkılarına kulak aşinası olmuştum.
Gel gelelim bu güzel arkadaşlar yeni albüm çıkarmışlar. Merak da etmedim, dinlemedim. Bir ara dinlerim diyerekten. Ama bugün nette dolanırken '' Dünyanın sonuna doğmuşum.'' şarkılarının klibini izledim.Şarkı güzel, beğendik. İyi güzel klipte Vedat Özdemiroğlu oynuyor ve şu an televizyondaki bir çok yarışma programıyla dalga geçen bir klip geçmişsiniz. Çarkıfelek olsun, Dest-i izdivaç olsun ( evet garip ama bu programların adlarını biliyorum. ldfjghbnkcdfjg ) Ama gel gelelim klibin bi yerinde Esra-Ceyda kardeşleri görünce hönk ?! diye kaldım. Hem muhalefet takıl, sistemi eleştir hem de popüler kültürün dibine vurmuş 2 eziği koy. Oldu mu be anam ?

p.s : He derseniz ki ucuza bunlar vardı, bak o zaman anlarım işte. sdlfgkjkşldfk.

16 Nisan 2009 Perşembe

Sana sarı laleler almadım ! lol.

Mutluluk küçük şeylerde saklı.
Ya da ben kolay biriyim. Bilemiyorum.
Ama unutamayacağım bir gün daha yaşadım.
Çiçekleri çok seven bir hatuna çiçek almayan bir sevgili baya bir garip. Ama bu sevgilinin tutup sevgilisini çiçeklerin arasına özellikle de en sevdiği lale ve papatyaların arasına götürmek 'cennetle eş değer' bu deli için.
Etrafında bin bir renkli en sevdiğin çiçekler, yanında kocaman sevdiğin adam ve deniz. Bir kaç saatliğine böyle bir kaçamak yapmak hep gidilen heryerlerden farklı bir yere gitmek, sevdiğin insanla yeni yerler görmek; PAHA BİÇİLEMEZ !


(:

15 Nisan 2009 Çarşamba

diş.

Ben de kendimi diş sağlığına önem veren bir birey sanırdım.!
Yaklaşık bir haftadır git gide artar bir diş ağrısıyla baş etmeye çalışıyordum. Geçer geçer dedikçe şiddetlenen ağrıya '' en fazla dolgu yapılır caaanıığm.'' diye telkinlerde bulunuyordum. Taa ki bugün ailece dişçiye gidene kadar. O abartmamak için direndiğim dişime kanal tedavisi ve 5 tane dişime sonradan kötüleşmesin diye dolgu yapılacak ! Buraya kadar herşey normal gelebilir. Gel gelelim en ufak bir iğneden korkan ben kanal tedavisi nasıl yaptıracağım bilmiyorum. Diş doktoru hatuna sadece 2 dişimi dolgu yaparken zor anlar yaşatan ben bakalım yarın neler yaşıyacak. lsdkjfghnmldf.
Şaka bi yana ciddi ciddi korkuyorum. Bugün ağzımı uyuşturucaklarken sinirlerim boşaldı ağladım. Eşek kadar olmuş olabilirim ama her türlü doktor ve doktor gerecinden hala daha inatla korkuyorum.
Sanırım en kötüsü de her gününe plan yaptığım tatilim rezil olacak.
Siz siz olun dişlerinize iyi bakın çikolata ve yumuşak şekeri azaltın.

mucuk.


p.s: bir bilen söylesin bu ağzımdaki uyuşukluk ne zaman bitecek ayol ?!

14 Nisan 2009 Salı

ayık kafayla saçmalayan insan.

Ve sonunda iyi-kötü vizeler biter. Ufak ufak sonuçlar açıklanır. Esasına bakılırsa pek de iç açıcı değil bu vizedeki notlar. Ortalamanın az üstü diyelim konu kapansın.

Vakitsizlikten mi üşengeçlikten mi bilemiyorum şu sıra yazamamak çok canımı sıkıyor. Paslandığımı hissediyorum.

Hayatımdaki en güzel 5 günü yaşadım cumadan bu yana. Her günüm böyle geçse dediğim 5 gün. (:
Kafamı kurcalayan herşeyden yavaş yavaş kurtulmak ne kadar güzel bir hismiş; tekrar öğreniyorum.
Mevsim değişikliğinden midir nedir yoksa her an programı doluluk mu diyelim buna bilmiyorum birşeyleri aksatmak bana göre değil. Okunması gereken yazılar, cevaplanması gereken mailler, alınıp okunması gereken kitaplar,buluşulması gereken sevgili, alışverişe çıkılması gereken anne, ihmal edilmiş bir melek ve sadece tek bir Seda. Pazara kadar bunların hepsine bol bol vakit ayıracağım.

"... ve değiştirmek isteyip de değiştiremediğim o kadar çok şey var ki."

indirip dinlemem gereken bir dolu albüm çıktı yahu. -korsana hayır, evek haklısınız.-

Edebi amaçlarla başlamadığım için bu bloğa bu yazıyı da edebi bir çerçevede yazmadım kusura baksanız bile umrumda olmayacak bu kadar da ukalayım işte.

Her zaman dediğim gibi, insanın süpersonik bir sevgilisi olması kadar güzel bir şey yok şu dünyada.

Nazardan korkarım ayrıca ben.
Renkli gözlüklerin daha çok nazarı değermiş. Bilmeyenler öğrensin.

Geçmişim peşime mi düştü bilmem ama eski sevgiliyle yeni sevgilinin aynı ortamda olması pek fena bişey be hafız. Düşman başına.
Özel hayatımı fazla deşifre etmek istemiyorum.

Geçen sene bu zamanları düşünüp yaptığım hıyarlıklardan - evet hıyarlıklardan !- dolayı kendime kafa atasım geliyor.

İnsanın yatağının altında her an ıslak bir kızılcık sopası olması. Ne zaman lazım olacağı belli olmaz çünkü. Benden size tavsiye olsun.

Bahis, poker gibi atraksiyonlar bana gelmezmiş şu 10 günde bunu anladım.

İktisatlı olmak lazım.!

İktisat demişken hem iktisat hem de işletme dersime giren hocam aldığım notlardan dolayı beni nasıl azarlıyacak pek merak içerisindeyim.

Bazen kürkçü dükkanı gibi hissediyorum kendimi.

Herkese iyi geceler.

4 Nisan 2009 Cumartesi

vizeler.!

2 haftalık vize sınavının ilk haftasından tam kurtuldum derken baya büyük bir ayrıntıyı unutmuşum.!

AÇIK ÖĞRETİM SINAVIM !

Allah'ım sen beni kurtar şu sınavlardan.
Eskiden olduğu gibi sabahlara kadar tek oturma sebebimin sevgilimle konuşmak ya da mesajlaşmak ve arkadaşlarımla geyik çevirme olduğu günleri çok fazla özlüyorum. böhüğ.

şaka bir yana tek olumsuzluk bunlar olsun.
uykusuz kalma sebebim derslerim olsun.
eskisi gibi dertler sorunlar hiç bana yakın olmasın.
daha doğrusu bize.
hatta ve hatta kimseye (:
hayatım son en mutlu 2 ayını yaşıyorum.

herkese iyi hafta sonları.!

21 Mart 2009 Cumartesi

neden ?!


ben neden sevgilime,

Bensiz neden Taksim'e gidiyorsun ?
Yanında neden o var ?
O kim ben tanımıyorum ?!
MSN'deki şu hatun kim ?
Facebookta resminin altına yorum yazan kız kim ?

diye tripler atamıyorum lan ?!


iyiki de atmıyorum. (:

9 Mart 2009 Pazartesi

piller bazen karizmayı kurtarır. .löl

alkalin piller üzerine bir delinin evinde geçen kopuk bir muhabbet...

Olay şöyle gerçekleşmiştir :
Kod adı ev ortamında Sed olan hanım kızımız pil şarj aletinde 2 adet duracell pil görür ve dehşet içinde kod adı Bab olan babasına döner ve şu muhabbet geçer;

Sed : Bab, duracell piller şarj olan pil değil ki ?
Bab : Eee ama Sevinç şarj edilebileceğini söyledi. Üzerinde öyle yazıyormuş kızım ben ne bileyim. İngilizcem mi var benim.
Sed : ya bab saçmalama üstünde öyle bişey yazmıyo.! Allah'ım ya

içerlerden bi ses,

Anne : sen koskoca İngilizce öğretmeninden iyi mi bilceksin ?! İngilizce'yi yedin bitirdin sanki bi de Fransızca'ya başladın ama nerdeeee.!

Sed bu olaya pek içerleyerek odasına döner ama babasıyla inatlaşması bitmez babası da pilleri şarj aletinden alır akşam Sevinç'e tekrar sormak için ortalık bir yere koyar.

günün ilerleyen saatlerinde Sev kod adlı Sevinç eve geldikten sonra dönen muhabbet;

Bab : Sevinç kızım bu piller dolan pil değilmiş bizim eşşek sıpası öyle diyor bi daha baksana.
Sev : A-aa sahiden de dolan pil değilmiş enişte aceleyle yarım yamalak bakmıştım zaten. :s

içerlerden zafer nidaları atan bir ses;

Sed : ya demek ki neymiş ben İngilizce'yi yemiş yutmuşum sırada Fransızca varmış. ahahahhah.



böyle bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. teşekkür ederim. sdpfoıjklsdjfg



bu arada, geç de olsa
Tüm dünyanın Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun efenim.


7 Mart 2009 Cumartesi

kaybolmaca.

10 gün nete girme,
daha sonra bloga aktarırım diye yazdığın yazıları kaybet,
blog sayfanı açınca ' hönk! ' diye kal.

düzensizlik diz boyu.

22 Şubat 2009 Pazar

Bir insana yapılabilecek belki de en büyük iyilik, onu tekrar aşka inandırmaktır. Yavaş yavaş, korkularını üstünden atmasına hergün tekrardan yardım ederek onu aşka inandırmak, o insana tekrar nefes aldırmak...

Beni tekrar aşka inandıran, her gün gülümseyerek uyanmama sebep olan, bu kadar kısa sürede ne kadar istemesem de her geçen gün biraz daha kendine aşık eden ama sanırım en önemlisi ruhumun tekrar nefes almasını sağlayana ne kadar teşekkür etsem az. (:




yerle gök arasında şu sıra bu deli. (:

20 Şubat 2009 Cuma

dragonfly.

Efenim bilenler bilir ' yusufcuk ' böceğine olan sempatimi. Eh geç oldu ama blogumun bi taraflarına yusufcuk resmi koyabildim. hayırlara vesile olun efenim.

mucuk. (:

19 Şubat 2009 Perşembe

Changeling





Yaşanmış bir hikayeden yola çıkarak çekilmesi mi yoksa içinde Angelina Jolie'nin olması mı beni o filmi izletmeye zorladı bilmiyorum.
-tamam itiraf edelim ki saat 3 seansında bi filme girmemiz gerekiyordu ve elimizdeki en iyi seçenek bu gibi duruyordu.ama yukarda yazdıklarımda önemli etkenler-
Gerçek bir hikaye olması insanın sinirlerini yıpratıyor. Bir çok şeyin onca sene geçmiş olmasına rağmen hala aynı olması ise ayrı bir can sıkısı ( basın, siyaset, polis, prosedürler vs. vs )

Filmi yavaşlatan, ağırlaştıran gereksiz sahneler olmasa faha güzel olabilirdi sanki.
Atraksiyon ve efekt manyakları rahatlıkla izleyebilir kanımca. (:
eh bu kadar film yorumu yeter.



ailenizin mini boy film eleştirmeni weba iyi seyirler diler efenim ! (:

15 Şubat 2009 Pazar

~ 15 şubat.

kimsenin kimseyi anladığı yok.
'' seni çok iyi anlıyorum.'' diyen bile kendi hikayesini anlatmak için fırsat kolluyor.
anlattığında anlıyorsun ki tam anlamıyla senin hikayen değil. tam anlamıyla senin yaşadıkların değil.

ben yapmıyor muyum ?
artık yapmamaya çalışıyorum.
kimseyi tam anlamıyla anlamıyorum şu sıra.
anlıyacağımı da sanmıyorum.






p.s : sevgililer günüyle ilgili en ufak bir şey demedim. bilmem fark ettiniz mi ?
mucuk.

11 Şubat 2009 Çarşamba

eskilerden.

'' Sana iki tane çocuk doğurdum !
Birinin adını hayal kırıklığı, dierininkini acı koydum... Dizimde uyutuyorum onları hergece... Hergece başlarını okşuyorum yavaşça... Koynuma alıp ısıtıorum senin yerine... Ne yalan söyliyim seni tercih ederdim onlara... Evlat sevgisi başka diyorlar ya yokmuş öyle bişey... Anladım zamanla... Bizim meyvelerimiz bu kadar oluyor işte... Aşk çocuğu falan fazla gelirdi zaten bize.... Çocuklarımı da alıp gidiyorum büyüsünü çaldığın, içimden çekinmeden bi parça kopardığın, o kirli şehre...Ben bile inanmıyorum ya kirlenmemiş denizlerde yüzebiliceğime... İnanmıyorum ya kanımın kesiliceğine... Ama olsun denicem yinede.... Bu senin söylediğin o lanetten çok öte... Ne sen çıkmaz sokaksın ne ben o her daim son güleni oynayan kadın! Bu sadece kirli bi hikaye.... Kalbimin en temiz haliyle... HOŞÇAKAL. ''


Ben yazmadım.
Yazan kim, pc'me ne zaman kaydettim hatırlamıyorum da.
Şuan sadece tek hissettiğim kendimden o kadar fazla şey buldum ki şu kadarcık paragrafta paylaşmak istedim...

10 Şubat 2009 Salı

nasıl delirdim ?!

bana yar olmayan devr-i devranın,
izzet-i ikramını s.keyim.
yansın ibneler alayı,
su veren itfaiyenin hortumunu s.keyim.


Küfür sahalarına geri döndüm.
Kendimce sebeplerim var tabi. Yoksa küfür etmek kim ben kim şlklkllşksdjfad.
Ayrıca hissiyatımı bu kadar güzel özetleyen bu beyiti yazmış olan Neyzen Tevfik'e sonsuz saygılar, sevgiler vs. vs.

iyice delirdim.
iyice.
(:

p.s : yakışmıyor hatuna küfür diyenler, mucuk sizlere.

The Curious Case of Benjamin Button.

Filmi izleyeli 2 gün oluyor. Birşeyler yazmam gerekiyor gibi hissediyorum ben de 2 gündür.
David Fincher severlerdenseniz benim gibi izlemenizi öneririm. Pek film izleyemeyen ben bile filmin sonuna kadar gelebildim. Fantastik bir film olan Benjamin Button sizi sıkabilir ama beni sanırım en çok cezbeden tarafı görüntülerdi. Eski fotograflardan yapılmış bir slayt silsilesini izler gibiydi.
Ve sanırım benim içimi en çok acıtan kısmı, her gece Benjamin'in ve Daisy'nin birbirlerinden habersiz söyledikleriydi.
unutmadan tabi ki,

Brad Pitt <3











Good night Benjamin...
Good night Daisy....

8 Şubat 2009 Pazar

m.'ye.

Kendi hüzünlerine benimkilerini de ekleyip uzaklara gidene.
Şans ya işte bugünün temasına en uygun şarkı ben onu aramazken çıktı, '' tüm şehir ağladı sen gittin diye, mecbur musun hep en uzağa gitmeye ? ''

7 Şubat 2009 Cumartesi

fark yok...

''...
- Ama göremiyorum ki şimdi gülümsemeni. Neyse, gene de gülümsediğini bilmek çok güzel.
- Kapa gözlerini. Yanındayken gülümsediğim anları hatırlamaya çalış. Eminim hatırlayacaksın. Bak. Şimdi gördüm gülümsediğimi. Üzülme o yüzden. Senin her zaman güldüğün gibi gülümsüyorum. Fark yok...
''

6 Şubat 2009 Cuma

neden ~ sonuç

'' Neden sonuç ilişkisi içerisinde herşey. Sonuçları kestiremediğim için hep nedenlerini sorguluyorum. Zaten beni psikopat bir deli yapanda bu ' neden ?! ' sorularıma verdiğiniz saçma sapan cevaplarınız değil mi ? ''

5 Şubat 2009 Perşembe

bir delinin maceralar vol.1 metro.

Metroya tek binememe, bindiğinde nefesi kesilme gibi bir sorunsal yaşayan bendeniz bugün metro maceralarına bir yenisini kattı.

METRO AYAK KOKUYOR !

Şaka değil. Böyle bir şeyin şakasını neden yapayım ne getirim olucak. Belki benim bulunduğum vagonda vardır sadece bu sorun diye düşündüm inerken ama dönerken gene aynı olayla karşı karşıya kalınca iddaalarım kesinleşti. Burdan yetkilere sesleniyorum, hayrına metroya şu otomatik oda spreylerinden takın. Kaç kuruşluk şey alıverin 8-10 tane. Batmazsınız ki aaa.

Bir delinin maceralarından ilk kesitin sonu. (:

i.m.

'' Bir insanı ne kadar severseniz sevin, kanı size doğru akmaya başladığında
geri çekilirsiniz. ''
demiş Chuck Palahniuk. Ne de güzel söylemiş.

4 Şubat 2009 Çarşamba

transkript.

Pek sevgili okulum Namık Kemal Üniversitesi, biz öğrencilerinize bir iyilik yapsanız bütün notları aynı gün yayınlasanız. Olmaz mı ? Biz İşletme 2.öğretim sınıfı olarak bıktık. '' aaaa hukuk notları açıklanmış nette koşun. '' , '' aaa işletme notları açıklanmış laağn.! '' diye her seferinde ayrı ayrı kalp krizi geçirmekten helak olduk. şimdi de inatla 2 dersi bekliyoruz. Hayır yani kaldım mı geçtim mi hergün ölüp ölüp dirilmekten ben yoruldum.

Ama biz bir grup öğrenci okulumuzu seviyoruz.

Namık Kemal Üniversitesi. <3

2 Şubat 2009 Pazartesi

ve ben iyiyim.

bir şeyi çok istersen olurmuş ya.
bugün gene oldu benim için.
'' böyle birşey olursa, görürsem yıkılırım, mahvolurum. '' dediğim şey en sonunda durdu durdu ve burnumun dibinde bitti.
peki bana ne mi oldu ?
hiç bişey !
ufak bir mide bulantısından sonra gördüm ki ben iyiyim, ben güzelim.
hayır hayır bunları kendimi kandırmak için söylemedim. kestirip atmadığım, inatla senelere yaydığım her seferinde de kaderin beni üzecek şekilde ilerdiği bu oyunda artık ben son noktayı koydum. virgülere gerek yok benim için. virgüller çoğaldıkça cümlem bozuldu, anlam kaydı; ben konuştum insanlar anlamadı.
artık nokta.
artık hep gülen Seda.
sabahki yazım gibi, ''fosforlu mutluluk saçıyorum.''
insanlar şaşıyor.insanlar mutlu oluyor beni mutlu gördükçe.
gene deliyim.
hep deliyim.
virgüller bitti. nokta kondu. bundan sonra anca yeni cümleler yazılır. ama yeni sayfalarda. eğer o cümleler yazılmayacaksa yeni sayfalara da ihtiyacım yok virgülden öncekilere de.


Tanrım ! öyle güzelim ki. (:

happy.!

İki haftalık final maratonundan çıkmış bünyenin uzun zamandan sonra yazacağı ilk pozitif yazıya HOŞGELDİNİZ !

Hergün 1 sınavın olduğu yetmezmiş gibi bir de '' ergenlik çağına'' dönüp saçmalayan Seda'nın cidden silkelendiği ve kendine geldiği gün bugündür ! (:

Kendimde olumlu değişimi geçen pazartesiden beri hissediyorum.Eee herşey adım adım oluyor. Abartılı, ağdalı mutluluklar değil gerçekten beni mutlu eden insanlık için küçük, benim için büyük şeyler yaşıyorum !

Aşkın mevsimi bahardır ama şu sıra çok fazla aşk kokluyorum. !

Olmasını inatla beklediklerim beklediklerimi malesef bırakamadım. Ve sanırım sonsuza kadar benimle olacaklar. Olsun, gene de mutluyum.

Şu yaşıma kadar hep etrafımdakilerin mutluluğu için kendini yırtan benin, ne kadar doğru şeyler yaptığının bir kez daha farkındayım. Ben mutsuz olsam bile karşımdakinin ruhunda mutluluğu görmek beni mutlu ediyor. Bu nasıl bir manyaklıktır ?! ben de bilmiyorum. Kimisi bu duruma '' saçmalıyorsun SEDA !'' diyor. Olsun demek ki ben saçmalamayı da seviyorum demek ki. Unutmayalım ki sarhoş olmadan mütemadiyen saçmalamak da bir sanattır. (:

Hikayeler yazıyorum gene yaşanan her olayın sonuna.Hepsinin de sonu mutlu sonla bitiyor. Eskiden yaptığım gibi... '' Mutlu sondan sonra ne olacak ? '' diye de düşünmüyorum.

Fosforlu mutluluk saçıyorum. Bunu çok yoğun hissediyorum. Ne mutlu bana ! (:


HERKESE İYİ HAFTALAR !

22 Ocak 2009 Perşembe

geçikmeli doğum günü yazısı.

Öncelikle mutlu yıllar bana.
Sonrasında hatırlayan hatırlmayan, kutlayan - kutlamayan herkese teşekkürler.
20.yaşımın geride bıraktığım 20 yılın en güzel yaşı olmasını dileyerek giriyorum.
Aldığım kararlar, bozduğum sözlerle ve biraz daha büyüyerek ilerliyorum.
Bu yazıyı bile neden yazdığımı tam olarak bilmezken aklımdaki soru işaretlerini artık arkamda bırakıyorum.
Hayatımın her evresinde olan, zaman zaman varlıklarını hissettirmeseler de gene de yanımda olduklarını hissettiren, bir de varla yok arasında gidip gelen herkese şu yaşıma kadar bana kattıkları ve benden aldıkları için de teşekkür ediyorum.

herkesi, herşeyi iyi- kötü bütün olanlara rağmen tüm kalbimle seviyorum.

18 Ocak 2009 Pazar

Gri.

tek istediğim acımın dinmesi. artık ne zamanın geçmesini ne de öbür istediklerimi istiyorum. sadece acım dinsin.
''Hayır artık düşünmüyorum, artık umrumda değil bunlar.'' derken en olmadık zamanlarda en savunmasız anlarda canımı yakan şeyler artık beynime doluşsun istemiyorum. sirkelendim kendime geldim ben derken gene tökezliyorum. bu acı nasıl geçicek bunu da bilmezken sanırım git gide karanlığa gömülüyorum...

16 Ocak 2009 Cuma

yalnız da ayağa kalkabilirim.

aşkmış hiç olmayan bir tanrıya inanmak
anlamı olmayan kelimelermiş dualarımız
elini kesip bacağındaki acıyı unutabilir misin ?
yüzüme yapışmış bu yalanın izlerini hangi makyajla kapatabilirsin?
bana artık inanmadığım bir güneşi doğurabilir misin ?

ben kaybettiğin sesim
öldürdüğün melek
ben o'yum
içindeki en büyük kayıp
kalbindeki siyah iz
yüzündeki sessizlik
sukunetle gömdüğün
metanetle başında beklediğin
ben artık;
varım yok oluşundan doğan
insan dilindeki...


~ Cem Adrian.

12 Ocak 2009 Pazartesi

ka(e)der

Yapacak bir şeyler olmadığında insan '' kader '' denen olguya daha da çok inanır. Olması için tepindiği, yapabildiği her şeyi yapan; olmadığı zaman ateşi oynayıp ne var ne yoksa kül eden insan artık olmayacağına inandığında tek yapabildiği, ' kadere inanmaktır '. Belki de en doğrusu budur. Kaderde varsa olur diyip yoluna devam etmek aslında en kolayı ve evet belki de en acısıdır... Ama en doğrusu budur.

en azından artık benim için... (:

onca zamandan sonra.


Onca zamandan sonra '' umarım bu gece olur '' diye uykuya dalıp mutsuz kalkılan sabahlardan sonra olağan bir rüyanın tam ortasında. Bir bakarsın ki '' o ''. Herşey o kadar gerçek, o kadar berrak ki insan gerçek sanır. Eskisi gibi sıcaklığını hisseder, mutlu olur, uykusunda güler hatta ! Gerçek mi rüya mı diye düşünürken gerçek hayattan bir obje hainlik yapar, en olmadık zamanda çalar. '' PAT ! '' diye uyanırsın telefonun sesini duyarsın, açmamak için direnir, gözlerini sıkı sıkı kapatırsın.Olmaz geri dönemezsin rüyaya.Telefonu isteksizce açar, telefonun öbür ucundaki mutlu mutlu haberler veren annen bile umursamaz boğuk bir sesle konuşur sonra bir ihtimal belki tekrar görürüm diye telefonu kapatıp uyumaya çalışırır. OLMAZ ! Ne uyuyabilirsin, ne rüyanda görebileceklerin gözünün önüne gelir. Tekrar o sıcaklığı hissedip mutlu olmaya çalışmaya çalışırsın.OLMAZ. O sıcaklığı tekrar ellerinde hissedemezsin.Yorganı kafanın üstüne çekip ağlamaya başlarsın.Bağıra çağıra ama kimse duysun istemezsin.Hırçın bir çocukluktur bu yaptıkların, bilirsin. Ama inatla büyümezsin.Ve aslında bilirsin bunları zaten '' ANCAK RÜYANDA GÖRÜRSÜN ! ''

2 Ocak 2009 Cuma

yağmurla gelen.

insan bazen bir insan için ikinci olmayı kabullenebiliyor ama karşısındaki insanın birincinin neden birinci olduğunu bilmemesine katlanamıyor. ne acı.
ama gene de,
ne kadar soğuk olsa da, ne kadar soğuk insanı yorsa da İstiklal'de en sevdiğin arkadaşınla ıslanmanın verdiği mutluluk bir çok şeye değer.