31 Mayıs 2011 Salı

A.

Konichiwa Bitches !

Ha yazdım ha yazıyorum derken aman dur bu akşam şuraya gidicem vay efendim bugün dinlenicem yok yok olmaz ofiste blog yazamam derken şeytanın bacağını kırdım bu sefer yazıyorum.

Pandam'dan bahseticem bu yazımda.
Hem herkesten saklayasım var hem herkese anlatasım.
Çok değişikli, çok garip ama öyle.

Tanışmamızdan, aylar boyu hiç görüşmememizde, sadece mailleşmemizden tekrar tekrar bahsetmicem. ÇÜNKÜ ; iki gram blogu düzenli takip ettiyseniz görmüşsünüz okumuşunuzdur biliyorsunuzdur bunları.

Ben ilk buluşmamdan sonrasını anlatacağım sadece.

19şubatta "kalk hadi bir kahve içelim." dedim.
Metrocity'nin önünde saat 2de buluşmak üzere sözleştik. Ben tabii ki erkenden gidip avını bekleyen aslan misali bekledim lakin gafil avlandım neyse.
Gittik Starbucks'a.
Çok konuşmaktan ya da heyecandan bilmiyorum ağzımın kuruduğu ender günlerden birisi.
Karşımda kocaman sırıtan bir adam var ki 4 saat boyunca tüm saçmalamalarımı dinledi. Hayatımda ilk defa 4 saatin 40dk'mışcasına hemencecik bittiğini gördüm. Sonrasında o eve gidip hazırlanıp maça gitmek üzere yol aldı ben de eve gittim.
He bir de ertesi cumartesi okuldaki kulüpleri adına açmak istedikleri hatıra ormanı için bir tiyatro düzenlenecekti. Davet etti beni. Seve seve kabul ettim. Çünkü onca aydır içimi çok rahat dökebildiğim bir adam var karşımda. Yanlış mı hissediyorum saçmalıyor muyum bilmiyordum en sonunda kalk hadi kahve içelim diyebilecek kadar artık içimdekiler çözemiyordum. Onu görünce de yanımdan hiç gitmesin istedim.

Ertesi hafta cumartesi Afife Jale Sahnesi'ndeki oyuna gitmek için yola çıktım.
Tüm oyun boyunca o sahneye ben ise ona baktım !
Allah'm adamdan hiç bir tepki yok.
Kesin diyorum her zıkkımı yanlış anlıyorum. Kendimi paralıyorum.


Her gün o okuldan çıkıp metroya binmek için levente geliyor ben de eve geçebilmek için leventten geçiyorum. Her akşam durakta karşılaşmamız, sonucunda ee hadi bir kahve içelim diye kendimizi starbucksa atmaktan saatlerce konuşmaktan sonrasında eve gidip sanki hiç görüşmemişiz gibi mailere devam etmekten günler birbirinin hem aynısı hem de olabildiğince güzel geçiyordu.
Sonrasında bir akşam telefonda konuşurken ben artık sızmış bir haldeydim ki ağzından baklayı kaçırdı.
Gözlerimi kocaman kocaman açıp içimden "yok canım kesin yanlış duydum uyuyorum ki ben." dedim. Ertesi gün buluştuğumuzda duyduğum cümlenin rüya olmadığını anladım.

~seni seviyorum hafız.

Eh sonundaki kelime pek romantik olmadı o an ama fjsdfjdlgkjdklfgjd.

Sonrasında -4gün sonra.- benim ona açılmam, tüm içimdeki korkuları yenmem, bir ilişki için kendimi hazır hissetmem.
Açıldım dedim sadece aaa.
Her hissetlerimi açıkladığım adamla hooop diyip çıkmıyorum ya !
jmdfkgndkflgndmg

~30mart.

İçimdekilerin değil 10da biri 100de birini yazamadım buraya ama bu blog o kadar özel ki benim için burada da "biz"den bi şeyler olsun istedim.
Dün 2.ayımızı kutladık ve ben 2 aydır öyle mutluyum ki hem herkesten onu deli gibi saklayasım hem de her yerde onu anlatasım var.
Tek bildiğim bu sefer cidden bir şeyler çok güzel, çok huzurlu.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

renkler herkes içindir.

Görmeyen, duymayan kimse kalmasın.
Olabildiğince çok kişiye ulaşsın.
Sadece bir kaç dk'ınızı ayırmanız yeterli.





22 Mayıs 2011 Pazar

Sırf üşengeçliğimden dolayı yazmıyorum.
Yoksa hala yaşıyorum.
Merak edenlere duyurulur.
^^,