20 Ocak 2015 Salı

26'ya dakikalar hala.

Taslaklar atıp atıp yayımlamadığım yazıların sayısının 10u geçtiğini biliyor muydunuz?

Naber?
Sana "sana yazmayı çok özledim, yazmadığım süreçte çok şey oldu, nereden başlayacağımı bilmiyorum"lu bir cümle kurmayacağım. Artık çok da samimi gelmiyor böyle başlayan blog yazılarıyla karşılaşmak. Sonuçta sürekli senle ilgili kararlar verip bir türlü yerine getiremeyen bir insanım. Tıpkı her pazartesi artık daha sağlıklı yemek yiyeceğim diyip salı günü öğle arası kendimi fast food zincirlerinden birinde bulmam gibi.

2015e pek güzel bir giriş yapmadığım için 2015'den de yeni yaşım olacak 26'dan da pek bir beklentim yok.
O yüzden pek uzatasım da yok.
25 bana, gerçekten istediğin şeyleri istediğin anda yaşamadıktan sonra çok da bir anlamı olmadığını gösterdi. 25 bana ne kadar çabalasam da bazı şeyleri düzeltemediğimi, bazen yalnızca durmamı ama en çok da mesafelerin yorucu olduğunu öğretti.
26'dan beklentim yok evet ama yine de bazı ufak isteklerim var, eskisi kadar takmamak hatta çoğu insanı hiç takmamak. Umarım 27 yaş sendromuna girmeden 26 bunu bana öğretir de 27ime gelince intihar etmem. fkgnnfknfgnh
Neyse.
Şaka bir yana sana bu yazıyı yazmadan baya bir durdum, düşündüm. Daha olumlu olayım dedim beceremedim.

Belki daha uzun, belki daha olumlu bir yazıda gelir başını şişiririm.
O vakte kadar güç seninle olsun.