8 Şubat 2016 Pazartesi

Gittim, Okudum, İzledim ~ Ocak 2016

Nbr?

2016'nin ilk yazısında bu sene sana daha çok yazacağım cümlemi sanki geçen hafta yazmıştım gibi. 

Ne ara şubatın -resmen- ortasına geldik?
2016 yılında seninle ilgili en büyük isteğim en azından ayda bir nereye gittim, ne okudum, ne izledim şeklinde bir özet geçmekti. Blogunu severek takip ettiğim sevgili Büşra blogunda böyle bir seri yapıyor ve ben Büşra'nın her yazısında olduğu gibi bu seriyi de çok severek okuyorum. Büşra'nın blogunun linki http://www.busrakkus.com/ (Giderseniz benden selam söyleyin!)

Gittim: NAR DÜKKAN.
Her ay yeni bir yere gider miyim bilmiyorum belki bu bazı aylar bu kısmı atlarım bilemiyorum. Bir de bir mekanı anlatmak çok benlik mi o kısmı da tam anlamıyla kestiremiyorum.
Ocak ayında sevdiceğin de Türkiye'ye dönmesiyle Karaköy'deki mekanları keşfedelim dedik. İtiraf ediyorum aniden popülerleşen yerleri ben sevemiyorum. Çok sonra gidiyorum. Karaköy'deki yeni mekanlarda bu konuda nasibini aldı (Çok umurlarındaydı ya ahaha.)
İtiraf ediyorum asıl gitmeyi düşündüğümüz 2 mekandan birinde yer yoktu öbüründe de aşırı loş ışıktan ben inanılmaz rahatsız olunca oturmadan kalktık ve eve mi gitsek derken NAR DÜKKAN'a denk geldik ve dedim ki bebeğim burası çok tatlış oturalım mı?

Bardakların içinde ne peki?
Karaköy'de yeni açılan mekanların sıkıntısı alkol olayı. O olaya girmek istemiyorum. Nar Dükkan için söyleyebileceğim, güzel müzikler çalan, güzel sıcak içecekleri olan, fiyat ve çalışan kalitesi beni tatmin eden bir mekandı. Sunum olarak sıcak içecekler metal demlikte ve metal bardaklarda geldi sunumu baya beğendim.

Okudum: MIDDLESEX.
Yılbaşından önce verdiğim kitap siparişimin demir başı Middlesex'di. Kitap yorumlarına inanılmaz güvendiğim arkadaşım Serra'yla bir buluşmamızda bu kitabı inanılmaz beğendiğini söylediğinde tamam dedim okunacak.
Kitap Türkiye'den Amerika'ya göç etmiş Yunan asıllı bir ailenin kızı olan Calliope Stephanides'in yazarın deyimiyle "bozuk geninini" hikayesini anlatıyor. Kitapta 3 kuşak anlatılıyor; babaanne ve dedenin Türkiye'den kaçıp Amerika'ya gidişleri ve yaşadıkları zorluklar, kuzenleri hariç herkesten sakladıkları o sır, Calliope'nun annesiyle babasının hikayesi ama en en önemlisi de 14 yaşına kadar kız olarak yaşayan ama kendinde bir sıkıntı olduğunun az biraz farkında olan Calliope'un erkekliğe geçişini anlatıyor. Okurken iş başta "ne zaman akmaya başlayacak" derken sonrasında su gibi akıp giden bir kitaptı. Cumhuriyet öncesi Bursa geçtiği için ilk başlarda beni araştırmaya sevk etmiş bazı konularda oldu.
Yazarın 9 yıldı yazdığı kitap BBC'nin 2015 yılında dünyanın önde gelen kitap eleştirmenleriyle yaptığı anketin sonucunda 21.yüzyılın en iyi 12 romanından biriymiş.
Okursanız yorumlarınızı bekliyorum.

Bir kitabın fotoğrafını ne kadar sanatsal çekebilirim ki?

İzledim: TROIS COULEURS (Üç Renk Üçlemesi)
Blogun bana kattığı güzel insanlar var. Hani çok okunmak, popüler olmak gibi bir derdim asla yoktu ama blogtan kazandığım arkadaşlar benim için öyle özel ki. Bunlardan biri de çok sevgili canım kuzucum Vişne çürüğü. Kendisi ne kadar artık kendine Entel Karınca dese de benim Vişnem. Blogunun linki http://zibidii.blogspot.com.tr/
Yılbaşından hemen önce birlikte gittiğimiz Nice Yıllara oyununda (onu da bir ara anlatırım sana.) bana süpriz yaptı. Ne kadar sevindim anlatamam. Üzerindeki not saklanacaklar kutuma eklendi. (:

Peki el yazısının güzelliği?


Seri Fransız bayrağının renklerini isimlendirilmiş olup ilk film olan Mavi'de özgürlük, ikinci film olan Beyaz'da eşitliği ve son film olan Kırmızı'da ise kardeşliği anlatıyor.
Vişne sayesinde bu filmlerden ve yönetmenden haberim oldu.
Herkes sever mi bilmiyorum malumunuz sanat filmleri toplumca pek hoşumuza gitmez ama bu filmlerde anlatılmak istenen o kadar naif o kadar güzel anlatılıyor ki. Mavi'de hüznün tonu olduğu, o güzel müzikler, özgür olmak istememiz, özgür olduğumuzu sanmamız ama asla özgür olmadığımızı; Beyaz'da biz kadınların bazen ne kadar kötü ve saplantılı olduğumuzu ama en önemlisi intikamın gerçekten -bazen- sevgiyi ezip geçtiğini; Kırmızı'da ise paralel evrenin olduğunu ( :) ) anlatıyor.
İnanılmaz güzel müzikleri olan bu filmlerle ilgili ne yazsam spoiler olacağı için söyleyebileceğim tek şey 3 filmde de göreceğiz yaşlı bir teyze var ona bir dikkat edin. Renklere verilen anlamla filmdeki karakterlerin hareketi tam uyuşuyor bence.
Peki ben bu filmlerden hangisini daha çok sevdim? Genelde üçlemeyi izleyenler Kırmızı ve Mavi arasında gidip gelmişken ben hakkımı Beyaz'dan yana kullanıyorum. Bunun sebebi bana bir tık daha vurucu gelmesi ve Julie Delpy bebişimin oynuyor olması.


Benim ocak ayından okuduğum, izlediğim ve gittiğim yerlerden birer tanesi bunlardı.
Umarım her ay için bunu yapabilirim.
Beğenirsen yorum yaz be canısı.


Öptüm.