Aslında sana bunu anlatmak istemiyordum, taslaklarda bekleyen bir sürü yazı var ve üşengeçlikten ve zamansızlıktan erteliyorum.
Ama sana anlatmam lazım.
Üstünden saatler geçti ama aklıma geldikçe sinirleniyorum.
Doldum. Taşıyorum.
Büyüdükçe insanlara, insanlığa karşı ümidimi kaybediyorum.
Bak bugün neler oldu.
En tatlı pazarlar babamın kahvaltısı'yla başlar mottosundan sonra tüm aile hazırlanıp en sevilen akrabalar top 5indeki bir üyeyi ziyaret etmek için yola koyulduk. Beylikdüzü'ne gidiyorduk. Zincirlikuyu durağında bindik ve metrobüste oturabilecek kadar şanslıydık. Bir salon beyfendisi babam her zamanki gibi ayakta kalarak millete yer vermeyi tercih etmişti. Kulağımda kulaklık müziğin sesi kısık bir yandan da annemle geyik yaparken daha birkaç durak gitmiştik ki hemen arka tarafımızdan gelen sesler üzerine ayağa kalkıp arkama baktım ki yerde biri yatıyordu ne oluyor o kim derken otomatik olarak gözlerim babamı aradı, eğilmiş yerde yatanı kaldırmaya çalışanlar arasındaydı o da. Düşen vatandaşın titrediğini gördüm. Epilepsi geçiyor galiba dikkat edin diye bağırırken bir yandan da belki de kan şekeri düşmüştür de bayılmıştır diyerek çantamda sürekli bulundurduğum çikolatalardan arıyordum. Selpaklar ve sular havada uçuşurken o kısacık anda tekli boş koltuğa oturtturdular. Düşmenin etkisiyle dudağında hafif bir kanama vardı. Kanı görünce korktu. Düştüğünden mütevellit çekiniyordu. Hallerinden belliydi. Böyle anlarda ben çok sakin kalamam. Allah'tan ailem yanımdaydı. Birisi "geçmiş olsun neyin var?" diye sorunca genç arkadaş utana sıkıla "epilepsi hastasıyım iş bulamıyorum onu kafaya taktım ondan oldu galiba." diyebildi usulca. Gözleri doldu. O an önüme dönüp koltuğuma oturdum başladım ağlamaya. Çok sevdiğim işimden ayrılıp aylar boyu depresyona girip aylarca iş bulamadığım zamanlarım -geçen yaz- aklıma geldi gözlerimin önüne. Nasıl da iyi anladım onu nasıl da kalbimin üstüne bir öküz oturdu. İnsan olan, onunla aynı şeyleri yaşayan ya da yaşamış olan çok iyi anlardı çünkü. Yardımsever vatandaşlar -babam da dahil.- daha önceki çalıştığı işi sordu, nerede oturduğu, ne işler yapabileceğini falan. Babam ve birkaç kişi de numarasını da aldı. En kısa zamanda döneceklerini elbet bir şey bulacakları konusunda teselli etmeye çalıştılar.
Bu insan benden birkaç yaş anca büyük.
Hala üzüntüsü içimde. Hala içim acıyor. Abartıyorsun diyebilirsin ama ben böyleyim işte fazla reaksiyon gösteriyorum her şeye.
İnsanlar ineceği durağı sordular. Şoför bir yandan ambulans lazımsa hemen ilerleyen duraklardaki güvenlikleri arayabileceğini belirtti. Gerek yok dedi genç. Bayrampaşa durağında inecekmiş. Durağı gelince olayın yaşandığı yerdeki herkes dikkatlice indirdi onu otobüsten.
Ne olduysa aslında tam da o zaman başladı ya.
Fitne fücur insanlar konuşmaya başladı.
"Gençmiş vah vah vah Allah şifasını versin de öyle metrobüste ayılıp bayılıp iş aramalar falan" diyip arkasından Türk halkının enfes cıkcıkcık efektiyle eleştirmeler falan. "Nasıl epilepsi anlamadım titremedi de çok yani" diyen malın teki, "numara olabilir tabi" diyen damgalama meraklısı bir mal daha eklenince olduğum yerde kaldım. Sadece arkamı dönüp insanlığınızdan utanın diyebildim. Bu kadar sakin nasıl kalabildim bilmiyorum. Sanırım babamdan çekindim. Başka zaman olsa kesinlikle itin götüne sokardım küfürler eşliğinde.
İnsanlardan nefret ediyorum.
İnsanların acılarından hastalıklarından eksikliklerinden hemen bir laf yetiştirme hemen bir arkasında menfaat arama huyundan nefret ediyorum. Belki de milletçe çok alıştık sokaklarda elinde sahte raporlarla dolaşıp dilenen insanları görmekten. O yüzdendir belki de bu her şeyi sorgular halimiz ama yemin ederim tiksindim bugün insanlardan. Bu kadar basit mi be abi eşek kadar insan olmuşsunuz bu kadar basit mi hemen insanları damgalamak? Böyle insanlarla aynı havayı solumaktan bile tiksiniyorum bırak aynı ortamda bulunmayı.
Sözüm bugün o metrobüste o lafları eden insanlara.
İnsanlığınızı nerede kaybettiğiniz bilmiyorum ama o gencin yaşadığı üzüntülerin tonla fazlasını yaşamanızı diliyorum evrenden. Çünkü siz bunu hak ediyorsunuz.