29 Nisan 2010 Perşembe

sayılıgünler.

Mutfak camının dibine koymuş sandalyeyi seyr-i aleme dalmışsın, elinde sigaran. Açmışsın telefondan en bunalım şarkıyı. Arkanda beliririm en ummadığın zamanda. Hiç konuşmadan anlarım halini. Başlarsın konuşmaya. " Nasıl geldik nasıl gidiyoruz. Ne çok şey gömüyoruz buraya dimi ? Sayılı gün çabuk geçer dedikleri var ya hani, geçmesin be bu sefer Seda, istemiyorum."

İnan bu sefer buralardan gitmeyi, ben de istemiyorum.

25 Nisan 2010 Pazar

sevgili günlük vol.1

Bundan sonra böyle günlük tadında yazılar yazıcam hatta işi abartıp sevgili günlük lafıyla başlicam.

Tam bi hafta evime geldiğimdeki planlarım her zamanki gibiydi.
Anneyle alışveriş, sevgiliyle yapılan planlar, akşamları da ders çalışmak. (öss,kpss,dgs,lys, vs. vs.) Üniversitedeki arkadaşlarımla İstanbul'da buluşup aylardır konuştuğumuz mekanlara gitmek gibi.

Ama önce vizeler açıklandı. (moralmen ne kadar kötü olduğumu anlatan mini yazım bir önceki, bilenler bilir.)

Sonrasında annemle çıktığım her alışverişte hüsrana uğradım. Derdim kendime bikaç tane tişört falan almaktı. Ama neerdee. Her yerde şu iğrenç hatunlu baskılı tişörtler var. Mevsim geçişlerini sevmiyorum. Modayı takip etmem, ne rahatsa neyde kendimi güzel hissediyorsam kendi kombinasyonumu yaratırım. Ama gel gör ki en ufak bişey alamadm kendime. Beğendiğim şeylerde ya beden bulamadm ya da renginden dolayı sorun yaşadım. Velhasıl alışveriş olayında da hevesim kırıldı.

23 Nisan ilişkimde önemli bir gündür. Pek umduğum gibi geçmese de, sağlık olsun.

Akşamları ders çalışmak. Eveeet işte en önemli konuya geldik. Orta okuldan beri edindiğim bir huy sonucu gece herkes yattıktan sonra ders çalışma gibi bir takıntım var. Sessizlik olmasıyla pek ilgisi yok bunun. Ses olsun gene de çalışırım, okuduğumu anlarım ama ben ders çalışırken biri ya da birileri etrafımdaysa, aynı odada olsun olmasın o evde bi hareket varsa ben bittim demektir. Ezelinden beri var olan konsantrasyon sorunum zirve yapar hiç çalışamam. Aslında bu olay bir çok şey de nüksediyor. Mesela biri bakarken mesaj yazamam telefonda. Bilgisayar başında ise yazdıklarım birbirine girer. Hç bi işi düzgün yapamam açıkcası. Bakmayın bana. Ciddiyim yahu. Neyse bu sorunu düzeltmek için kütüphanede ders çalışmak benim gibi sorunlu bir insan için en iyisi. Akşamları da bir iki saat çalışır uyurum.
Neyse. Evde ders çalışırım zaten Tekirdağ'da çok boşladım ders çalışmam lazım hede hödöö konuşan ben adam gibi ders çalışmadım. Çalışamadım. Albeni bahanecisi gibi bahanem bol anacım. Allah beni bildiği gibi yapsın.

Üniversiteki arkadaşlarımla aylar önce bir plan yaptık. Bitanecik arkadaşımız A.'nın, " abi falanca yerde falanca kafe var çok güzel İstanbul^da yazdan beri toplanmadık bir ara gidelim ya." sonra hepimiz hep bir ağızdan aaa olur dedik. O "aaa olur." lafı aylardır, bu hafta sonu bu cuma bu pazar derken bu geçtiğimiz hafta sonu olacaktı. Yani ben öyle sanıyordum. Çarşamba günü gelen telefonla planın gene iptal olduğunu öğrenince önce sövdüm, sonra o haftasonu bizde kalacak olan prenses prensesin plan iptal olduğu için kalamayacağını söylediğinde iki misli sövünce olaya annem müdahele etti. Kısmet.

Bir de son olay, bugün yıllardır ertelediğim burun deldirme olayını gerçekleştirmek üzere sevgilimle x yerdeki z mekana gittik. (: amaaaaa eleman beni deli etti.! Benim zaten acı eşiğim düşük, uyuşturucu krem daha etki etmeden cart diye delmeye çalışırsan ben tabi çığlık atarım. Bir de artist artist ay delmiyorum yapmıyorum demez ki çantayı kafasına geçiresim geldi.

Neyse sonunda bu hafta da bitti ve ben yarın Tekirdağ'a geri dönüyorum. Dönüp dolaşıp tekrar oraya.

İyi geceler herkese !

21 Nisan 2010 Çarşamba

rezillik.

En güzel, en süper, en en en iyi not beklediğin sınavdan 40 alıp oturmak ?
Kötü geçtiğini söylediğim sınavlardan 10 alırsam şaşırmam sanırım.
Yukardaki sonunda belamı verdi bence.
Aferin bana...

19 Nisan 2010 Pazartesi

pazartesi

Son bikaç günüm o kadar yoğun geçti ki.
Vizelerim bitti. Ve eğitim hayatımdaki en "zorlu" vizelerime sanırım bu dönemde girdim. Son dönemimde hocalarım bana ve saz ekibime güzel bi kazık attılar ne diyeyim.
2 ay sonra okulun bitiyor olması düşüncesi beni depresyona sürükleyecek diye ödüm patlıyor. Neyse bunu başka bi yazıda anlatcam.

Şimdi bi şeyi açığa kavuşturalım. Anneme, cumartesi günü arkadaşın doğum günü partisi var ben de orada olacağım o yüzden pazar günü eve geleceğim, dediğimde annemin doğum günü partisi nerde ? diye sormaması benim sorunum olmamakla birlikte sorulmadan bişeyleri insanlara söyleme gibi huyumda olmadığı için evet süper bir cumartesi geçirdim. hohoo.
Cumartesi için ayrıca bir not daha, anladım ki artık votkaya her şekilde karşı koyabiliyorum. Ve sanırım artık gerçekten " temizim. "

Şu ara tek başıma her kaldığımda beynime doluşan düşüncelerin ana temasında, " bir yerde yanlış yapıyorsun." oluyor. Amma velakin nerede, ne zaman, hangi konuda yanlış yaptığımı hala bulamıyorum. Eh bu da sanırım delirmenin başka bir göstergesi. Ne diyeyim.

Herkese iyi haftalar efenim.

15 Nisan 2010 Perşembe

ölmedim.

Ölmedim ölmedim merak etmeyin.
Sadece vizelerden dolayı sürünüyordum ama onlar da bitti.
Mutluluğumu anlatacak kelimeler bulunca geri gelicem.
mucuk.

1 Nisan 2010 Perşembe

cevapsız sorular.

Dışardan bakınca "cool" ya da "umursamaz" görünmekten bu vakte kadar hiç rahatsız olmamıştım. Ama insanların kafenin ortasında kendimi tutaayıp gözyaşlarına boğulduğum anda destek olacakları halde gözlerini fal taş gibi açıp şaşırmalarından çok rahatsız oldum bugün.
Aklımda onlarca cevapsız soruyla kalmış, herkesi memnun etmeye çalışmaktan, herşeyi zamana bırakmaktan, kafamda kurup durduğum onlarca olasılıktan, bazen soluğumun kesilip rengimin atmasına sebep veren olaylardan, boş gözlerle etrafa bakmaktan yoruldum.
Hiç kimseyi istediğim ortak paydada toplayamıyorum, hiç birşeyi akışına bırakamıyorum.
Olmasını istediklerim benim istediğim gibi olana kadar direteceğimi ve insanların da bana diş göstereceğini biliyorum. Olsun, gene de istiyorum.