28 Mayıs 2010 Cuma

Sevgili günlük. vol.5

Evet önemli olan iç güzelliktir lakin hepimizin güzellik anlayışı bambaşka olduğundan dış güzellik de bir yere kadar önemlidir. Saç, baş, makyaj, üst, baş...
enim erkek arkadaşımın saçıyla ilgili bir sorunum var ki komik. Sevgili sevgilim saçını her farklı kestirdiğinde karşıma farklı bir Çağlar çıkıyor. Gülmeyin ben ciddiyim. Bir buçuk senedir bu böyle. Ama bu sefer birlikte olduğumuz süreç içerisindeki en kısa saçıyla karşımda ! Vesikalık çektircem bahanesi sıcaklarda bastırdı ya saçımı kısaltayım düşüncesiyle berbere giden sevdicek o benm çok sevdiğim keçi sakalını da kesip sadece bıyık bırakıp (!) eve geri döner. Akşam telefondaki muhabbet ise şöyledir,

- ya aşkım ben kilolu muyum ?
*evet, sadece göbüşün var ama ben onu seviyorum.
-kilom olsa da beni seversin dimi ?
*hayır sevmem.
- yaaaaaaaaa.
* şaka şaka. iyi de yakın zamanda kilo almadın ki sen ilk tanıştığı zamandan beri göbeğin var.
-tamam aşkım.

Heh işte ben bu tamam aşkım olayına tav oluyorum. Tamammış. Cevabını benden iyi bildiğiniz şeyleri sorup da kendinizi iyi hissedeceğiniz cevaplar duyamayınca trip atmayın lütfen. Ben sizin poh poh periniz değilim ki. Ego pombanız hiç değilim.

Sevgilim de olsa birşeyler benim istediğim gibi olmayınca çemkiriyorum. Doğal hakkım bu benim. Hayır yani ben seviyordum saçlarını onların arasında ellerimi gezdirmeyi. Sakalını kaşımayı falan da seviyorum. 20 senelik evli elini eteğini her zıkkımdan çekmiş adamlar gibi bıyık bırakmak da ne demek ? Evet aşkım o gün diyemedim ama sadece bıyık seni hafif kilolu gösteriyor. Bıyığı kes demiyorum babyface olunca da bikaç yaş küçük gözüküyorsun.

PuCCa'nın dediği gibi, "ben aşıkken insafsızım tatsızım." valla aynen öyleyim !

p.s : PuCCa'dan bahsedip de kitabından bahsetmemek olmaz, lakin onu böyle bir kısacık bir not olarak düşmek değil de uzun bir yazı yazmak istediğimden ötürü kitabı okuyup sindirip yazmak istiyorum.

Herkese iyi hafta sonları !

24 Mayıs 2010 Pazartesi

sevgili günlük vol.4 samimiyetine artık inanmadıklarım.

Erkek arkadaşını herkesin her şeyin önüne koyan kızları oldum olası anlamamışımdır. Götleri sıkışınca dibinden ayrılmayan ama başka zaman seni erkek arkadaşına satan kız arkadaşlarımı artık samimi bulmadığımı anladım.

Önceleri sorunun benle ilgili olduğunu zannederdim. Herhalde ben her dakika çekilebilecek bir insan değilim ki millet sevgilisinin yanına gidiyor falan düşünürdüm. Açıkcası siklemezdim de. Gel zaman git zaman üniversiteyi kazandım şehir dışına gidince işler biraz sarpa sardı.

Birinci sınıftan beri arkadaş ortamında çok büyük bi değişiklik yaşamadım. Herkesle aram iyidir ama takıldığım insanlar bellidir. Arkadaş grubumun demir başı zaten prenses prenses. Kendisi hem iki senedir oda arkadaşım hem de sınıf arkadaşım. Gözümü açmamla akşam uyuyana kadar gördüğüm tek insan kendisi. Tabii bu her zaman böyle olmadı. Geçen sene kronun biriyle çıkıyordu. Ay sevmiyorum falan diyordu ama çocuğun evinden çıkmıyordu. Ben umursamıyordum ne yapıyorsan yap sonuçta senin hayatın.

Bu senede arkadaş grubumdan çok sevdiğim bir arkadaşımla çıkıyor. Ben tabi çok mutlu ikisini de çok seviyorum ikisi süper sonik mutlu bir her daim yan yanayız falan derkeeeeen bu senemizin son senemiz oluşu diyerekten bizim totolarımızda bir yangın. Aman her dakika yan yana olalım aman her anı değerlendirelim tasasına düştük. İlk başlarda iyiydikte. Lakin son bir aydır boka sardı.

Bu yazıda bahsettiğin tiyatro ekibi gelmeden bir gün önce,” ya ne zamandır tiyatroya da gitmiyorum bebek.” Falan diye konuşuyordu kızımız ertesi günde paat okulun tiyatro ekibi çıkageldi. Hadi gidelim bilmem ne derken, “bebeğim biz bi çıkalım geliriz ya.” Diyerek ekildim. Umursamadım gittim gayet güzel çok da keyifli bir oyun izledim. Akşamında aparta döndüğümde, “yavrum var ya oyun süperdi kaçırdınız deliler” dediğimde “biz sevgilimle daha çok eğlendik” diye aldığım cevaba istinaden “niye lan ne yaptınız ? “ gibi abuk bir soruyu sordum (bana neyse ne bok yedikleri.) “okey oynadıııııııııık.” OKEY ?! ulan her gün sıkıntıdan oynuyoruz zaten. Burada yapcak bişey yok ! Ama gelip ne zamandır tiyatroya gitmiyorum, soysal aktivitelerim sıfırlandı yea diye ağlıyorsun bebe !

Cümleler çok naif belki kâle alınmayacak cümleler ama ben o an o ses tonundaki iticilikten ötürü tiksinti ile baktım arkadaşıma.

Aradan haftalar geçti son günlerimiz, okul bitince ne olacak, ay ben bitanemlede görüşemem bizimkiler malum dışarı çıktığımda hemen eve gelmemi söylüyorlar öf pöf diye söylenirken bu muhabbetlerle sabahın 5ine kadar otururken ve be bu hafta sırf buradaki en yakın arkadaşımla biraz daha vakit geçireyim diye İstanbul’a gitmezken bilin bakalım ne oldu ? Benim bitanecik canım arkadaşım perşemden beri yok. Perşembe günü dersin ortasında çıkıp aradığım “tatlım biz kafedeyiz gelmicez derse tamam mı ?” diyince “akşam görüşürüz o zaman yavru.” Diyerek telefonu kapattım. Akşam görüşeceğimizi sandım… Apartta gidip yoklama defterinin yanındaki izin kağıtlarının arasında sevgili arkadaşımın Pazar gününe kadar izin aldığını görünce yaşadığım ufak çaplı şok akabinde sinire dönüştü.

O akşamın ilerleyen saatlerinde nezaketen beni arayan sevgili arkadaşım, “bebeğim ben izi kağıdı yazdım pazara kadar onunla kalcam tamam mı ? korkarsan bişey olursa ara tamam mı ?” arayacağımı sanmıyorum bişey olacağını da sanmıyorum hadi öptüm diyerek kapattım telefonu.

Bugün günlerden Pazar hatta saat 1i geçti ve sevgili arkadaşım ortalıkta yok. Yerel gazetelere ilan verebilirim yarında ortalıkta görünmezse.

Bu sefer hiçbir bahaneyi kabul etmiyorum. “ama bebeğim biz sevgilimle her zaman görüşemiyoruz” gibi sığ bahanelere lütfen girmeyelim. Ben siz her istediğinizde buluşabileceğiz cepteki arkadaş değilim. Hele hele şurda 20 günümüz kaldı aman şöyle yapalım böyle edelim demeyin kimsenin gönlünü hoş edecek değilim işime gelirse.

Bu yüzden sanırım benim en yakın arkadaşlarım aslında o kadar da yakınım değil.

Herkese iyi geceler.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Mor ve Ötesi - Masumiyetin Ziyan Olmaz.

Mor ve Ötesi 8.albümleri ile karşımızdalar. Her ne kadar ben de bir çok dinleyici gibi "Başıbozuk" albümünü saymıyorum. Eski şarkıların canlı ve farklı versiyonları vardı çünkü.
Uzun zamandan sonra eski Mor ve Ötesi tadında bi albüm olduğunu düşünüyorum. Beklediğimize değdi.
Albümde her zamanki gibi siyasi ve sosyal içerikli şarkılarda var; festus ve nakba gibi.
Nakba, Filistin'de İsrail'in kurulduğu günü anlamına gelmektedir, Felaket Günü olarak da geçer.
Festus, bu şarkılarında ise, polise güzel bir giydirme var. Tam tarihi hatırlayamamakla birlikte Beyoğlu Karakolunda zencilerin öldürülmesi olayıyla ilgili.

Ama benim En çok takılıp kaldığım şarkı, Araf,

albin işine bak
yüzüne bakamaz
ağlar durur sen uyurken
yalnız olamayan böyle mi yapar
dersen
anlarım

aşkın içine bak
en güzeline
hem var hem yok mu
bile bile
adalet yok ya
canımı yakar bu sessizlik

yerimi bilmem
bilmem ne taraftayım
sesimi duymam
ne zamandır araftayım.

kimler varmış içimde
yoklama yaptım
deliler çıktı, cellatlar,
bir de şeytanlar

kalbin işine bak
yüzüne bakamaz
ağlar durur sen uyurken.



Uzun lafı kısası hala dinlemeyenler varsa en kısa zamanda edinip dinlemelerini tavsiye ederim.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

vazgeçme. bahane yok.

sev:
*arkadaşın başka bişey der
*sen inandığın yoldan vazgeçme
*he olmazsada olmaz, o zaman olmazsa bil ki
*gerçekten daha iyi bişey olucak.


kendini inandır ama kandırma.

Hayatı Iskalamaya Lüksün Yok Senin..

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu
yapmadın” diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
“Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak”
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…. Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası….

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…

~Nazım Hikmet...



(Çok mutlu olmak bana yaramıyor, sonrasında bombok şeyler yaşıyorum. )

16 Mayıs 2010 Pazar

Sevgili günlük vol.3 festival ve şarköy'den sonra.

Geçtiğimiz hafta başlayan Namık Kemal Üniversitesi Bahar Şenliği perşembe günü itibariyle bitmiş bulunmakta. İlk gün djler ikinci gün ise Gece Yolcuları'na gitmek istemeyen biz üçüncü Funda Arar'a gittik. Abartmıyorum hatunun sahnesi süper süper süper ! Hayranlıkla izledim. Fan derecesinde takip etmem Funda Arar'ı ama çarşamba gününden itibaren tüm fikrim değişti. Ve bence hatun yanlış müzik kolundan ilerliyor kanımca, rock ya da jazza o kadar yatkın bir sesi var ki popla kendini harcıyor. Coverları o kadar güzeldi ki. (facebooktan ve youtube koyulan videoları ilerleyen zamanlarda belki koyarım o kadar üşendim ki şimdi. xD )

Funda Arar'dan hemen sonra iki adet "adaş" dj çıktı. 15 dk. dans edip "kopan" insan ziyanları gördükten sonra ortamı koşarcasına terk ettik. (korktuk çünkü.)

Sonrasında gecenin bir vakti Tekirdağ'da kendimizi sahil kenarında bulduk. (Ülkü, orhan, Çağlar'm ve ben. )

Tüm geceyi arabada geçirmeyi planlarken plan değişikliğine gidildi. (daha doğrusu bunu kaptanımız Orhan istedi. )

Arabada uyurken bir de uyanıp kendimizi Şarköy'de bulduk. (Sabahın bir vakti.)

Sabah ezanından sonra motel ve pansiyon sahiplerini uyandırmaya çalışmamız, sonrasında ise yerleşip uyumamız. (Ben uyuyamadım ya o ayrı. )

Denize giricez diye arabayla bi oraya bir buraya gidişimiz. Eriklice, Hoşköy, Gürefte güzergahında dolaşmamız ama halkın bize Şarköy plajlarının daha güzel olduğunu söylemesi. (Ulan Şarköy'dekilerde öbür yerleri övdü ! )

Hoşköy'ün kumsalı olmaması, plajında denizin de tamamen taştan oluşması, ayağımı yarmam. ( minik ama acıyo ) Ayrıca su kötüydü.

Hadi Şarköy'e geri dönelim diyip yola çıkmamız, plaja geldiğimizde rüzgardan oraya buraya savrulmamız. (Çağlar'ım zor tutuyordu beni.)

Yemek yemek için gittiğimiz mekanda birden elektriklerin kesilmesi Şarköy'ün karanlığa gömülmesi akabinde yağmur yağması. (Bardaktan boşalırcasına. )

Şarköy halkının bu sezonda gitmiş turisti sevmemesi, ayan beyan laf atması, sinir bozucu şekilde bakması. (Orayı kötülememe yeterli sebeplerin başında bu geliyor, üzgünüm. )

Akşam motele döndüğümüzdeki muhabbetlerimiz. (Muhabbet ortamında ülkeyi kurtaran bir milletiz vesselam. (: )

Ertesi sabah erkenden kalkıp eşyalarımızı da alıp motelden ayrılmamız. (hava cidden bozuyordu.)

Buna rağmen denize gitmemiz. (Ciddiyim.)

Kimsenin benim üşüdüğüme inanmaması, en sonunda dişlerim birbirine çarpınca aaa bu kız cidden üşüyor tepkisi vermeleri. (Ölüyordum.)

Unutmadan, orada da ayağıma bişey girdi akşam zor çıkardık. minik bi taş parçası. (HÖH )

Hiç yanmayan, bronzlaşmayan ve bununla övünen benim rüzgar "yalamasıyla" yanmam, bronzlaşmam. ( ve bundan hiç hoşlanmamam. )

Sonrasında eve geri dönmemiz. (Tekirdağ.)

Sevdicek ve yakın arkadaşlarla çıkılmış ama kötü hava şartları yüzünden erkenden bitirilmiş bir tatilin kısa özetidir bu sevgili günlük.
Şarköy'e gitme planında olanlara özellikle not, dediklerim konusunda abartmıyorum az bile söyledim. Belki de tam sezonu değildi bilemicem ama ortalıkta kimsecikler yok daha rahat ederiz derken biz tam bir hüsrana uğradık ve açıkcası Şarköy'ü hiç beğenmedik. Ama zevkler ve renkler, bilirsiniz.

Herkese şimdiden iyi haftalar ! ^^,

11 Mayıs 2010 Salı

sevgili günlük vol.2

Sevgili günlük, haftalık her ne zıkkımsan.

Perşembe günü eve gidip rüya gibi başlayan tatilim Tekirdağ'a dönmemle son buldu. Her zaman olduğu gibi. Gel gör ki öyle dolu dolu ve yorgun 3 gün geçirdim ki.

Eve gidince kek yapıcam börek yapıcam mutfakta şov yapıcam kendi kendime gaz veren ben süper kek ve börek yaptım. Uzun zamandır mutfağa bu konularda girmiyordum, (Malumunuz burada fırınım yok, bir de ikinci öğretim olunca okuldan gelip de yemek yapmaya haliniz de kalmıyor.) formumdan düşmemişim herkesin söylemi bu. (:

Çocukluğum boyunca basketbol ve voleybolla amatör olarak okulda olduğum sürece ilgilendim. Amma velakin sol bacağımda olan kronik rahatsız nedeni ile sporsal faaliyetler pek de istediğim halde gitmedi üzülerek bıraktım hepsini zamanında ama hep içimde kalmıştı. Çoğu insanda olan, ben yapamadım çocuğum yapar inşallah temmenisini 10 yıl bekletemem diyerekten kardeşimi basket okuluna yazdırdım. Tüm hafta sonumu bununla uğraşarak geçirdim. İlk antremanında hocasının, aferimleri, yetenekliymişsin sözleri havada uçuşunca kendimi pek mi mutlu hisseettim açıkcası, sanki bana söyleniyormuş gibi. (:

Okulumuzun bahar festivalleri bugün itibari ile başladı. İlk günün saçma sapan programına gitmedik. Yarın "Gece Yolcuları" var. Gidicez ama izler miyiz bilemiyorum. Zira aylardır yaptığımız tatil planını gerçekleştireceğiz pek sevgili prenses prenses, sevdiceği oorhan, sevgilim ve ben 2 günlüğüne Şarköy'e gidiyorum. ( Allah'ım nolur son dakika bi aksilik çıkmasın yoksa ağlarım. ) Ve bu sefer de anneme nereye gideceğimi söyledim. Hem de ayrıntılarıyla. Şarköy'e gideceğimizi bir iki gün konaklayacağımızı biliyor. Çağlar'ı sormadı, o sormayınca ben de söylemedim ama anlamıştır heralde. (:

Deniz Baykal istifa etti bugün, kayıtlara geçmesi baabında yazıyorum sevgili blog. Apolitik bi insanım, yorum yapmam, daha doğrusu yorumlarımı blogumda paylaşmam. Siyaset meydanı değil benim blogum aaa.

Bu arada aklıma gelmişken, 3.köprü kimin planı ya da kimin düşüncesiyse o köprü bir bütün halinde onun götüne girsin.


İyi geceler. Mucuk.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

KarmaKarıŞık.~festivaller başlıyor.

Namık Kemal Üniversitesi Tiyatro Topluluğu'nun bu seneki oyunu Karmakarışık ile seyircilerinin karşısında.
Dün de bizim kampüsümüze uğradılar. (Dünkü internet rezilliğinden dolayı yazıyı anca yazıyorum.)

İngiliz bir başkanın hovardalık yapacakken kaldığı otel odasında bir ceset bulmasıyla başlayan maceralar silsilesi 3 saate yakın tüm izleyicileri kahkahalara tuttu. Salondan çıktığında çenemin ağrıdığını hissettim.
Hovarda başkaBaşkanın yardım istediği ana kuzusu özel kalem müdürü, hovardalık yapmaya kalkıştığı işçi partisinin sekreteri, öldüğü sanılan ama sadece bayılmış olan sekreterin kocasının tutmuş olduğu dedektif, sekreterin eşi, para göz otel sorumlusu, sesiyle bizi geçici sağır bırakan kat sorumlusu, otoriter otel müdürü, başkanın eşi.
Oyun o kadar güzeldi ki bi daha izlemeye değer. Şenlikler esnasında çıkacak olurlarsa en önde yerimi alacağım. (:
Salonda bir sürü fotograf çekildi ama benim elime şu an hiç biri geçmediği için facebook gruplarındaki fotografı almış bulunmaktayım.



Ve sonunda önümüzdeki pazartesi okulumuzun festivalleri başlıyor.
Bu sene "Gece Yolcuları" -pek severim ya kendilerini (!) ve Funda Arar geliyormuş. Eh Funda Arar gene iyi tabi.
Umarım geçen seneki festivali bize mumla aratmazlar.
İkinci gün Ali Atıf Bir hocamız okulumuza söyleşi için geliyomrmuş. Umarm o saatlerde orada olurum da söyleşiyi dinleyebilirim.


Buraya tıklayarak festival programını öğrenebilirsiniz. İyi eğlenceler. ^^

1 Mayıs 2010 Cumartesi

ve ben hala enayiyim.

H:
*başkası mutlu olsun, ben kendimi çöpe atayım sana mantıklı geliyor mu
S:
*karşımdaki insanların mutluluğu için kendi mutluluğunu ikinci plana atmış, yıllardır yediği kazıklardan bir ders çıkaramamış bir enayi var şu an karşında.