22 Ocak 2009 Perşembe

geçikmeli doğum günü yazısı.

Öncelikle mutlu yıllar bana.
Sonrasında hatırlayan hatırlmayan, kutlayan - kutlamayan herkese teşekkürler.
20.yaşımın geride bıraktığım 20 yılın en güzel yaşı olmasını dileyerek giriyorum.
Aldığım kararlar, bozduğum sözlerle ve biraz daha büyüyerek ilerliyorum.
Bu yazıyı bile neden yazdığımı tam olarak bilmezken aklımdaki soru işaretlerini artık arkamda bırakıyorum.
Hayatımın her evresinde olan, zaman zaman varlıklarını hissettirmeseler de gene de yanımda olduklarını hissettiren, bir de varla yok arasında gidip gelen herkese şu yaşıma kadar bana kattıkları ve benden aldıkları için de teşekkür ediyorum.

herkesi, herşeyi iyi- kötü bütün olanlara rağmen tüm kalbimle seviyorum.

18 Ocak 2009 Pazar

Gri.

tek istediğim acımın dinmesi. artık ne zamanın geçmesini ne de öbür istediklerimi istiyorum. sadece acım dinsin.
''Hayır artık düşünmüyorum, artık umrumda değil bunlar.'' derken en olmadık zamanlarda en savunmasız anlarda canımı yakan şeyler artık beynime doluşsun istemiyorum. sirkelendim kendime geldim ben derken gene tökezliyorum. bu acı nasıl geçicek bunu da bilmezken sanırım git gide karanlığa gömülüyorum...

16 Ocak 2009 Cuma

yalnız da ayağa kalkabilirim.

aşkmış hiç olmayan bir tanrıya inanmak
anlamı olmayan kelimelermiş dualarımız
elini kesip bacağındaki acıyı unutabilir misin ?
yüzüme yapışmış bu yalanın izlerini hangi makyajla kapatabilirsin?
bana artık inanmadığım bir güneşi doğurabilir misin ?

ben kaybettiğin sesim
öldürdüğün melek
ben o'yum
içindeki en büyük kayıp
kalbindeki siyah iz
yüzündeki sessizlik
sukunetle gömdüğün
metanetle başında beklediğin
ben artık;
varım yok oluşundan doğan
insan dilindeki...


~ Cem Adrian.

12 Ocak 2009 Pazartesi

ka(e)der

Yapacak bir şeyler olmadığında insan '' kader '' denen olguya daha da çok inanır. Olması için tepindiği, yapabildiği her şeyi yapan; olmadığı zaman ateşi oynayıp ne var ne yoksa kül eden insan artık olmayacağına inandığında tek yapabildiği, ' kadere inanmaktır '. Belki de en doğrusu budur. Kaderde varsa olur diyip yoluna devam etmek aslında en kolayı ve evet belki de en acısıdır... Ama en doğrusu budur.

en azından artık benim için... (:

onca zamandan sonra.


Onca zamandan sonra '' umarım bu gece olur '' diye uykuya dalıp mutsuz kalkılan sabahlardan sonra olağan bir rüyanın tam ortasında. Bir bakarsın ki '' o ''. Herşey o kadar gerçek, o kadar berrak ki insan gerçek sanır. Eskisi gibi sıcaklığını hisseder, mutlu olur, uykusunda güler hatta ! Gerçek mi rüya mı diye düşünürken gerçek hayattan bir obje hainlik yapar, en olmadık zamanda çalar. '' PAT ! '' diye uyanırsın telefonun sesini duyarsın, açmamak için direnir, gözlerini sıkı sıkı kapatırsın.Olmaz geri dönemezsin rüyaya.Telefonu isteksizce açar, telefonun öbür ucundaki mutlu mutlu haberler veren annen bile umursamaz boğuk bir sesle konuşur sonra bir ihtimal belki tekrar görürüm diye telefonu kapatıp uyumaya çalışırır. OLMAZ ! Ne uyuyabilirsin, ne rüyanda görebileceklerin gözünün önüne gelir. Tekrar o sıcaklığı hissedip mutlu olmaya çalışmaya çalışırsın.OLMAZ. O sıcaklığı tekrar ellerinde hissedemezsin.Yorganı kafanın üstüne çekip ağlamaya başlarsın.Bağıra çağıra ama kimse duysun istemezsin.Hırçın bir çocukluktur bu yaptıkların, bilirsin. Ama inatla büyümezsin.Ve aslında bilirsin bunları zaten '' ANCAK RÜYANDA GÖRÜRSÜN ! ''

2 Ocak 2009 Cuma

yağmurla gelen.

insan bazen bir insan için ikinci olmayı kabullenebiliyor ama karşısındaki insanın birincinin neden birinci olduğunu bilmemesine katlanamıyor. ne acı.
ama gene de,
ne kadar soğuk olsa da, ne kadar soğuk insanı yorsa da İstiklal'de en sevdiğin arkadaşınla ıslanmanın verdiği mutluluk bir çok şeye değer.