29 Mart 2012 Perşembe

Allah sizi kahret(me)sin ilişkiler

İlişkiler konusunda pek de akıl alınacak bir insan değilimdir esasında. Çünkü hayata bakış açım genelde her şeyi makaraya almak, bu durumda nasıl eğlenebilirim mi sorgulamak şeklinde. Bazen çok zor evet. Belki uzaktan bakınca hiç öyle gözükmüyorum ama karşımdaki bana ciddi bir şey anlattığında şebeklik yapmadığım anlar sadece iş ortamında oluyor.
Neyse.
6-7 senelik bir arkadaşım var.
İlişkiler konusunda müzdarip. Hep kariyer hep iş derken ilişkilere resmen kapısını kapatmıştı ki birinden çok hoşlandı.
"Sed senin sevgilin var bilirsin bu işleri bana akıl ver." cümleleri eşliğinde her anlattığı olayda atacağımız adımları hesapladık.
Aslında sevmem ben böyle şeyleri. Ciddiyim. Onun karşısındakini bilmiyorum. Anlattıklarıyla sanki görmediğim bir satrancı oynarmış gibi akıl vermeye çalışıyorum. İşe yarar gibi değil gibiydi.
Sonrasında olanlar oldu benim arkadaş dayanamadı ve hislerini açık açık söyledi çocuğa.
Ben pek emin değildim ama arkadaşımın diğer arkadaşları kıza nasıl bir gaz verdiyse, (bak o da sana bakıyor, bak o da seninle ilgileniyor. vs. ) olmuş işte.
Çocuk da evelemiş gevelemiş okulum yoğun, iş güç, projeler ödevler derken ağzından baklayı çıkarmış. Ben böyle bir şey düşünmüyorum seni sadece arkadaş olarak görüyorum.
Sonrasında bizim arkadaş mutsuz, ilişkilere küsmüş halde.

----

Sosyal medyada çocuğu takip eden arkadaş çocuğun yazdığı bir cümleyi bana söyledi.
Kadınları anlamak zor gibisinden klasik erkek laflarından bir demet.
İnsan birinden hoşlanınca her yaptığı hareketi ona yapıyormuş sanır ya bu da o hesap. Konuştuk arkadaşımla.
Acabalar doluşurken havada dedim ki bebeğim, " Bak bu çocuk bunları ya eski sevgilisine ya da ortamında flörtleştiği hatuna yazıyor. Sana olamaz. Çünkü sen onun anlayamayacağı şeyler yapmadın. Direkt söyledin hislerini. Aldığın cevaptan ötürü de artık konuşmuyorsun sadece merhaba merhaba. O yüzden de kadınları anlamak zor lafı sana olmamalı. Ortaokulda değiliz. "

Belki de sert konuştum ama şimdi tüm bu yazdığım laf salatasını sonuca bağlamak gerekirse ben insanlara gereksiz şişme cıvık cıvık aşk tavsiyeleri veremiyorum. "Bak sana bakıyor, oo sana laf atıyor, bak seninle ilgilenmiş." cümleleriyle insanları boş yere yüreklendirmek... Hele hele ortada bir şey yokken. Çok kızıyorum ben öyle insanlara. Yapmayın abi.
Lisede olurdu böyle.
Kız birisinden hoşlanır. Etrafındaki tüm arkadaşları yukarıda yazdığım cümlelerin aynılarını kıza söyler. Kız kendi kafasında kurar kurar Alican beni seviyor bıdı bıdı diye sonra o ağzına ettiğim Alican başkasıyla çıkar bizim de Safsu öyle üzüldüğüyle kalır.
(Hepinizin başına geldi lan bu hiç inkar etmeyin aq. ! )

Oy neyse. Uzatmadan.
Bir şey olacaksa zaten olur. O sinyali sen alırsın az bekle. Biraz daha bekle. Olmadı mı azcık belli et. Sen belli ettikten sonra karşı taraf sana dönmüyorsa ya maldır anlamıyor ( ki Allah öyle mal bebelerden korusun. ) ya da sana ilgisi yok ki seni kırmamak için ses etmiyor arkadaş olarak takılmaya çalışıyordur.
Okeyto bebişlerim ?

Hepinizi seviyorum lan ama nolur siz cool takılın. En süperi o çünkü.



ps. Bebeğim, bunu okuyacaksın biliyorum ama derdim seni üzmek değil yemin ederim. Ben sadece yazdım. Seni gerçekten çok seviyorum.

26 Mart 2012 Pazartesi

Bu aslında dünün yazısı.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi bunu dün yazdım ama buradan paylaşmaya fırsat olmadı, blogspot beni deli etti falan derken bu akşama kaldı.



Bu hafta inanılmaz yoğun, inanılmaz bunaltıcı hele hafta sonu fazla yürümeli fazla yorulmalı geçmişti.



1,5 seneden biraz daha az bir zaman önce sürekli adamın ağzından laf alma derdindeyken. Bak Büyük Ev Ablukada’nın konseri var hafta sonu sen gidicek misin ben gitmeyi düşünüyorumlar havada uçuşurken ve o adamın yani biricik hafızımın sürekli işinden, gücünden, okulundan yoğunluğundan gidememesi benim de “serde erkeklik var diyemem hadi kalk konsere gidelim.” duruşum yüzünden sürekli ertelenen birbirimizi görememe sorunsalı vardı.


Ama Büyük Ev Ablukada özeldi. Güzeldi. Biz birbirimize onlarca mail / mektup yazarken fonda en çok onların şarkıları vardı. Ama en çok bu vardı.


Sonrasında kozmos, olaylar olaylar derken biz olduk. Güzellikler oldu falan.

Sırf Büyük Ev Ablukada aşkına festivale gidildi. Çünkü gitmeye fırsat olmuyordu.Ulan kalkıp insan gidemez mi o çok istenilen akustik Krek konserlerine. Yok işte. Fırsat yok anasını satayımlar havada uçuştu.


Sonrasında bugün Twitterlarda dolanırken evimin dibine Kanyon’a geliyordu adamlar. Hem de akustik. Gitmezsem vurun beni gençler diyip büyük konuştum ve kalktık gittik. He ne oldu The House Cafe’dekiler haklı olarak davetye istedi eee bizde yoktu. İyi dedik camlı kısma giremedik bari gelmişken dışarda duyabildiğimizi duyalım. Olanla yetinelim dedik.


Kahveler içilirken Afordisman Salihins göründü az ilerimizde. O an ben hafızıma ne var sanki burada söyleseniz derken duydu bizi. Gelsenize içeri dedi, davetyemiz yok buradan dinlicez sizi o kadar evimin dibine gelmişsiniz dinlemezsem olmaz dedim. Benim davetlim olun dedi. Suratımın aldığı eblek ifadeyi merak ederken içerdeydik.

Şarkılar söylenirken belki bir çok insanın abartıyorsun ne var dediği şeyler oluyordu ama ben kozmosa inanıyorum.

Bunca zamandan sonra dibime kadar gelmeleri, sonrasında neyse artık diyip kahvelerimizi içerken salihins’in bizi davet etmesi yetmezmiş gibi “evren bozması”nı son dakika çalmaları. Çıkışta yanlarına utana sıkıla gidip ettiğimiz teşekkür, canavar banavarın sevimliliği…

Bilmiyorum. Ama kozmosa inanıyorum işte. Her şeyi planlıyor o. En güzel birinci yıl hediyesi değil mi bu ? Hem de birinci yıla 5 gün varken.

ps. Kıskanmayınız.

(:

6 Mart 2012 Salı

sevgili günlük vol. 12 - Üzerimdeki ölü toprağını atmam lazım.

Yazmayı çok isteyip de sürekli erteleme hastalığına tutuldum. Kurtulamıyorum.

Merhaba !
Burası benim günlüğüm bakıp bakıp gülümsediğim mekan o yüzden kimse, "neden yazmıyorsun ?!" diye çemkiremez. Esasında yazarak rahatladığımı düşünen biriyim ama son zamanlar buraya yazılacak şeyler olmuyor. Son 1 aydır daha daha sıkıcı hatta. Evden sıkılıyorum. Sürekli ses olmasından, sürekli evde birilerinin olmasından vs. vs.
Allah'ım ne kadar ergen bir yazı oldu.
Neyse tamam susuyorum.
Anlatmak isteyip de anlatamama sebebimin saçma sapan insanların blogumu okuması olduğunu bilenler biliyor. Ama yeni bir blog açma gibi bir düşüncem de yok. Ama biraz daha yazmazsam üzerimdeki ölü toprağını atamayacağım gibime geliyor.

----

Geçen ay güzel bir aydı.
14 şubatı önemsemeyen sevgilim ve ben ilk buluşma tarihimiz olan 19şubatı layığıyla kutlamaya karar verdik.
Metrocity önünde buluştuk ve Starbuck'sa (evet ilk orada buluştuk, ne var ?! ) içeriye girdiğimizde bir sene önce oturduğumuz masanın üstünde kocaman bir çiçeğin beni beklediğini gördüm.
Tabi ki sırıtmaktan yanaklarım acıdı.

( Küçük Prens'li kupaya dikkat ! :) )

Bir de benim cool sevgilim, "elimde çiçekle göremezsin beni." tribi var ki evlere şenlik. (:
Çiçek gönderir, en güzellisinden süprizini yapar ama elinde beni çiçekle beklemezmiş.
Tabi ki o gün elinde o çiçekle durdu !
(:
Zafer benim !
Sonrasında Hisarüstü'ne gidildi, yemekler yendi muhabbet edildi. Pazar günü olmasından ve ertesi gün iş güç olmasından erkenden kalkıldı.

Ve Mart ayının 30'u 1.yılımız...
Kafamda deli sorular, deli planlar var ama bakalım yapabilecek miyim.

-----

Her akşam Mecidiyeköy'deki dersimden çıkıp otobüse binmek için yolun karşısına geçerken yaşadığım adrenalini başka bir şeylerde bulamıyorum bu ara.

-----

Yaz için süper planlar yapıyorum.
Bu planları yapmak güzel ama bu planları gerçekleştirmek için tabi ki para lazım !
Yaş 23 olunca tatil planları için aileye yük olmak - onlarsız tatil düşününce tabi.- ağır geliyor bu yüzden deli gibi iş arıyorum. Sırf yazın tatile gitmek için. Şaka ama gerçek.
Yazın ya çalıştığın yer izin vermezse diyenlere de , zaten o kadar önemli bir iş düşünmüyorum diyorum.
Eee ama öyle.
Lanet olasıca karma neyin cezasını çekiyorum.
Eleman ararsanız aklınızda olayım lan.
Valla.
kdlfgdklngd
-Blogumda iş aramak da güzel fikir. -

-----

Hani şu yazımda yazdığım çekiliş vardı ya, dün sonuçlandı.
Bana çıkmadı. Söylemek istedim.

-----

Çok karışık bir yazı oldu. Zaten hiç bir zaman tam istediğim gibi olmadı ama olsun. Yaşadığımı bilin.
Hava güzel dışarı çıkın. Sebze yiyin.
Hepinizi seviyorum.